

Anne adayı T. Z., Lüleburgaz'daki bir özel hastanede gerçekleştirdiği gebelik takibi sırasında, 32. haftada yüksek tansiyon nedeniyle hastaneye başvurdu. Doğumun daha güvenli bir şekilde yapılabilmesi için üniversite hastanesine yönlendirilen T.Z., burada doğum için gün belirlenmesini beklerken, bir hafta sonra sancıları artınca tekrar doktora başvurdu. Tatilde olduğu için iletişim kurulamayan doktorun yerine icapçı doktor, anne adayını 3 cm'lik açıklıkla üniversite hastanesine göndermeyi önerdi fakat ambulans hizmeti sağlanmadı. Bunun sonucunda T.Z. ve eşi, yaklaşık 80 kilometre uzaklıkta bulunan üniversite hastanesine kendi imkanlarıyla ulaşmak zorunda kaldı.
Üniversite hastanesinde, T.Z.'nin doğumu, herhangi bir takip cihazına bağlanmadan 'karın ağrısı' teşhisiyle servis odasında gerçekleştirdi. Ancak, doğum sırasında bebeği alan doktor, bebeği elinden kaydırarak düşürdü. T.Z., doğumdan sonra bebeğini göremediğini ve ertesi gün kayıtlara 'ölü doğum' olarak geçtiğini öne sürdü. Kayıtlara göre bebeğin akciğerinde bir problem vardı ancak bu durumu T.Z., ölüm raporunda öğrendi.
'BEBEK YAŞIYORDU' İDDİASI
Refakatçi olarak bulunan S.Z. ve N.Y., doğumdan sonra bebeğin hareket ettiğini ve ağladığını duyduklarını söylediler. Epikriz raporuna göre, doğum sonrası 10 saniye içinde müdahale edildiği ve bebeğe oksijen verildiği belirtiliyor. Bebek saat 13.41'de hayata veda ettiği bildirildi. Ancak aile, doğumun servis odasında gerçekleştiğini ve doktorların olaydan sonra geldiğini iddia etti. Hastane kayıtlarının ve kamera görüntülerinin incelenmesini talep eden aile, plasentanın çıkarılması için ameliyathane yerine kontrol odasına götürüldüğünü savundu.
'AMBULANS YERİNE KENDİ ARACIMLA GİT' DENİLDİ
T.Z., gebelik sürecinin Lüleburgaz'daki özel hastanede takip edildiğini belirtti. Yolda suyu geldiğinde, '3 santim açıklık var' denilerek kendi doktoruna ulaşmanın imkânı kalmadığını aktardı. İcapçı doktor, 'Haftan küçük olduğu için sevk edilmen lazım. Orada yoğun bakım var' demişti. Ambulans çağırılmadığı için kendi araçlarıyla gitmeleri gerektiği söylenmişti.
'SERT TAVIRLARLA KARŞILAŞTIM, ÜÇ SAAT SANCI ÇEKTİM'
T.Z., hastaneye gittiğinde karşılaştığı tutumu sert bir dille eleştirdi. 'Neden geldin' gibi tavırlarla muamele gördüğünü ifade eden T.Z., 'Beni muayene etmeye çalıştılar ama durumum kötüydü. Sadece bir serum takıldı, NST'ye bağlanmadım' dedi.
'BEBEĞİM DOKTORUN ELİNDEN KAYDI'
T.Z., doğum sırasında bebeğinin doktorun elinden kayıp düştüğünü ve ardından bebeğin hareket ettiğini gördüğünü aktardı. 'Bebek amniyon sıvısı içindeydi. Yerden aldılar, ama doktorun elinden kaydı ve düştü' diyerek yaşamış olduğu durumu anlattı.
'YAŞARKEN BEBEĞİ HİÇBİR ŞEKİLDE GÖRMEDİK'
Kendisine yapılan müdahaleleri anlatan T.Z., hastaneye gittiği andan itibaren kötü muamele gördüğünü belirtti. Başsağlığına gelmediği gibi, durumu hakkında hiçbir bilgi verilmediğini söyledi.
'GEREKEN TÜM HUKUKİ YOLLARA BAŞVURDUM'
Hukuki sürece başvurduğunu anlatan T.Z., 'Adalete güvenim tam. Bu olayın peşindeyim' dedi. Bebekle ilgili yaşadığı rahatsızlıkların zamanında bildirilmediğini ve gereken önlemlerin alınmadığını kaydetti.
'DOĞUM İÇİN NEDEN HEYET KARARI GEREKİYOR'
T.Z.'nin avukatı Hüseyin Oğulcan Yılmaz, sürecin bir ihmaller zinciri olduğunu belirtti. 'Bebeğin sağlıklı olması durumunda neden heyet kararı gerekiyor?' diye sordu.
'AMELİYATHANE YERİNE SERVİS ODASINDA DOĞUM YAPTIRILDI'
Yılmaz, özel hastanede süreci takip eden doktorun doğumdan günler önce izinli olduğunu ifade etti. Yılmaz, doğumun hijyen koşulları açısından sorunlu bir ortamda gerçekleştiğini ileri sürdü.
'TÜM DELİLLERİ SUNDUK, ADALET İSTİYORUZ'
Yılmaz, T.Z.'nin yaşadığı sürecin sorumlularının cezalandırılmasını isteyerek, sağlık kurumlarına yapılan başvurularla hukuki sürecin titizlikle takip edildiğini açıkladı.
DİSİPLİN SORUŞTURMASI SÜRÜYOR
Ailenin suç duyurusunun ardından Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmanın görevsizlik kararı verildiği ve dosyanın disiplin soruşturmasıyla birlikte üniversite bünyesine devredildiği öğrenildi.



