İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi'nin Kahraman hakkında verdiği “hak ihlali” ve “yeniden yargılama” kararına ilişkin incelemesini tamamladı.
Mahkeme heyetinin verdiği kararda, Anayasa Mahkemesi'ne yapılan bireysel başvurularda, olağan kanun yollarının incelenmesi gereken konularla ilgili olarak değerlendirme yapılamayacağı, bu mahkemenin temyiz veya istinaf mercii olmadığı vurgulandı.
Karara göre, Somut olayda Yargıtay'ın mahkumiyet hükmünün onanmasında, ilk derece mahkemesinin kararında mahkumiyeti destekleyen iletişimin dinlenmesine dair bazı kayıtlara dayanıldığı kaydedildi. Bu durum, başvurucunun temyiz aşamasında savunma yapma hakkının kısıtlandığına dikkat çekilse de, anılan delillerin ilk derece mahkemesinde mevcut olduğu belirtildi.
Başvurucunun ve avukatının bu kayıtlara erişim ve itiraz etme hakkına sahip olduğu, bu nedenle bu delilin Yargıtay aşamasında ortaya çıktığı ve kabul muvaffakiyeti taşımadığı ifade edildi. “Yargıtay tarafından ilk derece yargılaması sırasında dosyaya giren bu delil, başvurucu ve müdafinin erişebildiği, itirazlarını öne sürebildiği bir durum olduğundan, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ihlal edilmemiştir.” denildi.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin değerlendirmelerine göre, iletişimin dinlenmesine ilişkin kayıtların, başvurucuya dair diğer delillerle birlikte ele alındığında, eylemin “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçunu oluşturduğuna vurgu yapıldı.
Mahkemenin kararında, “Başvurucuya yönelik 'Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım' suçundan bir mahkumiyet kararı verilmiş, bu noktada aleyhe bir temyiz olmadığı için bozulma nedeni yapılmamış ve hüküm onanmıştır.” ifadelerine yer verildi.
Kararda, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin kararları ve gerekçeleri göz önünde bulundurulduğunda, sanığın ileri sürdüğü iddiaların mahkeme tarafından delillerin değerlendirilmesine ve hukuk kurallarının yorumlanmasına dair olduğu, ayrıca mahkeme ve Yargıtay kararlarında “bariz takdir hatası” veya “açık bir keyfilik” olmadığı sonucuna varıldığı ifade edildi.
“ANAYASA MAHKEMESİ 'SÜPER TEMYİZ' MAHKEMESİ DEĞİLDİR”
AYM'nin ihlal kararının gerekçesinde, ilk derece mahkemesi ve Yargıtay'ın delil değerlendirmesi konusundaki takdirine ilişkin tespitler yapıldığı vurgulandı. “Anayasa Mahkemesi kararlarının bireysel başvuru kapsamına girmeyen konularda inceleme yetkisi yoktur.” denildi.
Kararda, “Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiş, ayrıca '6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun'un 49. maddesi' kapsamında da inceleme hususunun yasaklandığı ifade edilmiştir.”
“AYM YETKİ GASBINDA BULUNMUŞTUR”
Kararda, “Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru incelemesi sonucunda hak ihlali kararı verirken, temyiz makamı gibi hareket etmiş ve Anayasa'ya ve yasalara aykırı bir tutum sergileyerek 'yetki gasbında' bulunmuştur.” değerlendirilmesi yapıldı.
Bu gerekçelerle, Tayfun Kahraman hakkında “infazın durdurulması, sanığın tahliyesi ve yeniden yargılama yapılması” taleplerinin reddedildiği bildirildi.
