DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, TBMM'de partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Bakırhan, Orta Doğu'da kritik gelişmelerin yaşandığını ve bölgenin tarihi bir dönemden geçtiğini ifade etti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik soruşturma çerçevesinde hazırlanan iddianame ile ilgili olarak, “Türkiye'nin hem doğusunda hem batısında sorunlar aynı yerden kaynaklanıyor. Zaman geçtikçe adalet bir türlü sağlanamıyor. Dosya numaraları değişiyor, hakimler değişiyor fakat yöntem değişmiyor. Gerçekle değil, daha çok iktidarın ihtiyaçlarıyla şekillenen bir yargı süreci var. Deliller olmaksızın suçlar icat ediliyor. Önce tutuklamalar yapılıyor, ardından suçlar fabrikasyon bir şekilde oluşturuluyor. Zorla kurgulanan senaryolarla insanların hayatlarına yıllarca müdahale ediliyor. Kobani kumpas davası ve Gezi kumpas davasında olduğu gibi alt mahkeme en üst mahkeme kararını tanımıyor, hukuku yok sayıyor. Bu ve benzeri birçok akıl almaz durumu hep birlikte yaşıyoruz. Ülke böyle değişmez. Bu şekilde memlekete yazık ediliyor. Türkiye'de hukukun kalitesi düştükçe vatandaşlar kendilerini güvende hissetmiyor. Burada bulunan pek çok arkadaşımız da aynı duyguları paylaşıyor. Siyasi davalar yalnızca bireyleri değil, aynı zamanda toplumun adalet anlayışını da zedeliyor” dedi.
'İddianame Bir Kapıya, Bir Doğruya Çıkmıyor'
Bakırhan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında hazırlanan 3 bin 900 sayfalık iddianameye değinerek, “Bu iddianame adeta bir labirent. İçinde mantık arıyorsunuz ama bulamıyorsunuz. İddianame bir kapıya, bir doğruya çıkmıyor. Ne kadar okursanız okuyun, 'Tamam mesele buymuş' diyemiyorsunuz. İddianame parçalı, maskeli ve kaygan bir şekilde yüzeysel yorumlamalar içeriyor. Suçlamalardan biri 'CHP'de güçlenmek istediler' ifadesi. Bir siyasetçinin kendi partisi içinde güçlenmek istemesinin neyi suç? Bizler de kendi partimiz içinde güçlenmeye çalışıyoruz. Umarım bizimle ilgili de bir dava açılmaz. Bu yetmiyormuş gibi, 'Partisinin cumhurbaşkanı adayı olmak istedi' deniliyor. Bu neden suç olsun? Bu durumda bizimle karşı karşıya olduğumuz bir iddianame var. Ayrıca bu iddianameye dayanarak kapatma davasına da atıfta bulunuluyor. Kapatma davaları ve benzer iddianamelerin bu ülkeye faydası yoktur” şeklinde konuştu.
'Herkes İçin Adalet Tesis Edilmelidir'
Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve İnfaz Kanunu'nun revize edilmesi gerektiğini ifade eden Bakırhan, “Terörle Mücadele Kanunu tamamen ortadan kaldırılmalı. Düşünce suç olmamalı, basın özgürlüğü garanti altına alınmalı ve insanların düşüncelerini ifade etmekten korkmamaları sağlanmalıdır. Adalet, seçici olmamalıdır. Zengin-fakir, güçlü-zayıf ayrımı yapılmamalıdır. Ceza adil olmalı, infazda eşitlik sağlanmalıdır. Toplum vicdanını yaralayan ve yüz kızartıcı suçlar dışındaki suçlardan cezaevleri boşaltılmalıdır. Yargı reformu yapılmalı ve bu ülkede herkes için adalet sağlanmalıdır” ifadelerini kullandı.
'Komisyon, Tarihin Doğru Yerinde Duruyor'
Bakırhan, “100 yıllık bir sorunu çözdüğümüz için bazı eleştirileri kabul etmeli ve katlanmalıyız. Barış sağlandığında 86 milyon insan bizlere teşekkür edecek. Komisyonun bir an önce İmralı'ya gitmesi için cesur bir karar alması gerekiyor. Geçiş yasası netleştirilmeli, özgürlük yasaları tanımlanmalı ve ihtisas komisyonları harekete geçirilmelidir. Bu komisyonun başarılı olacağına inanıyorum. Komisyon, tarihin doğru yerinde duruyor ve her bir üyesi, milyonların duasını alacak bilinciyle hareket edecektir. Bu tarihsel sorumluluk komisyonun omuzlarındadır ve bu sorumluluğu başarıyla taşıyacaklardır. Ayrıca, Sayın Devlet Bahçeli'nin grup konuşmasında önemli noktalar vurguladığını dinledik. Bahçeli'nin komisyonun bir an önce çözüm muhatabı Öcalan'la görüşmesini talep etmesi büyük bir cesaret örneği. Biz her zaman diyalog ve yüz yüze görüşmeyi savunduk. Bahçeli'nin '3 maymunu oynamaktan vazgeçelim' çağrısı son derece isabetli. Süreci korumak ve sorunları masada konuşmak için yapıcı adımlar atılmalıdır. Meclis komisyonunun şimdi İmralı'ya gitmesi gerekmektedir. İmralı'ya gitmeyi politik bir çekişme konusu haline getirmemek önemli. Yüzyıllık bir meselenin tanımı ve çözümü konusunda ciddi olmak gerekiyor. Kararsız kalanların kaybedeceğine, kararlı olanların kazanacağına inanıyoruz” dedi.
