

Trafikte güvenli sürüş kurallarına uymak, sürücülerin ve diğer yol kullanıcılarının güvenliği için kritik önem taşıyor. Ancak, bazı sosyal medya akımları bu kuralları göz ardı eden tehlikeli davranışları teşvik ediyor. Bu sorumsuz eğilimlerden biri Hızlı Geçiş Sistemi (HGS) gişelerindeki tehlikeli hız denemeleri olarak karşımıza çıkıyor.
HGS gişelerinden hızlı geçme akımı adeta bir ölüm yarışı halini aldı ve bu tehlikeli tutum sonucunda maalesef can kayıpları oldu. Kuzey Marmara Otoyolu’nun Pendik mevkii Kurnaköy Gişeleri’nde, Ramazan Bayramı tatili dönüşü ve sonrasında iki trajik kaza yaşandı. 5 Nisan’da gerçekleşen bir kazada, gişelerde duran bir tıra arkadan hızla gelen bir otomobil çarptı; araçta bulunan 3 kadın ve 4 insan hayatını kaybetti.
8 Nisan’da aynı yerde başka bir feci kaza oldu; bu kez bir otomobil gişelerdeki tıra çarparak altına girdi ve 1 kişi yaşamını yitirdi.
Bu üzücü kazaların hemen ardından sosyal medyada HGS gişelerinden hızlı geçmeye dair videolar paylaşılmaya başlandı. Katılımcılar, araçlarıyla gişelerden hızlıca geçmeye çalışıyor ve adeta ölüme meydan okuyorlar.
‘BİR REKABET HALİ: ‘HANGİMİZ GİŞELERDEN DAHA HIZLI GEÇERİZ’
Geçtiğimiz günlerde, İstanbul Çekmeköy’de bu akıma katılan bir sürücünün ehliyetine 4 ay süreyle el konuldu. ‘HGS Akımı’ çerçevesinde Hüseyinli Gişeleri’nden 110 kilometre hızla geçtiği anları sosyal medya hesabında “Hangimiz gişelerden daha hızlı geçeriz” başlığıyla paylaşan M.Ö., İstanbul Jandarma Komutanlığı ekiplerince gözaltına alındı.
M.Ö.’ye 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun ihlali nedeniyle toplam 6 bin 320 lira idari para cezası kesildi ve ehliyetine 4 ay boyunca el konuldu.
Peki, cezalar bu tür tehlikeli akımları durdurmak için yeterli mi? Sosyal medyada hız yapmayı teşvik eden paylaşımlar arttıkça, bu davranışları engelleyebilmek için atılacak adımlar neler olmalı?
‘BU KURALSIZLIĞIN İKİ TEMEL NEDENİ VAR’
İstanbul Ticaret Üniversitesi Ulaştırma Sistemleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı, “44 yıldır bu alanda çalışıyor, çözümler üretiyor ve bunları devletin ilgili birimleriyle paylaşıyorum. Türkiye’deki trafik kazalarının arkasındaki kuralsızlığın iki temel nedeni olduğuna inanıyorum” dedi ve devam etti:
“Birincisi, çocuk yaşta kalıcı bir trafik bilinci oluşturamıyoruz. Bu eksiklik, kişinin en iyi okullardan mezun olsa bile ileride kurallara uymamasına yol açıyor. İkincisi ise mevcut cezaların yeterince caydırıcı olmaması. Yurt dışına gittiğimde yaya geçidine adım attığım anda araçların durduğunu görüyorum. Bu hep örnek verilir ama gerçekten de doğru; çünkü orada kurallar çok daha sert uygulanıyor.”
CAYDIRICI DÜZENLEME MECLİSİN GÜNDEMİNDE
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın Meclis’e sevk ettiği önerilerin bulunduğunu belirten Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı, “Denetimlerimiz oldukça yoğun. Böyle bir olay yaşandığında ilgili birimler anında müdahale ediyor. İçişleri Bakanı da denetim raporlarını haftalık olarak kamuoyuyla paylaşıyor. Bu raporlar, hız ihlalleri, emniyet kemeri takmama, kavşak önceliğine uymama gibi yaygın kural ihlallerini net bir şekilde ortaya koyuyor. Ayrıca ölümlü ve yaralanmalı kazalara ilişkin istatistikler ve denetime takılan sürücülere verilen cezalar da açıklanıyor” dedi.
“Cumhurbaşkanımız da önceki Bakanlar Kurulu toplantısında bu konunun önemine özellikle değinmişti” diyen Prof. Dr. Ilıcalı, “Bu caydırıcı düzenlemelerin meclisten en kısa sürede geçeceğine ve toplumda önemli bir fark yaratacağına inanıyorum” şeklinde konuştu.
SADECE PARA CEZASI YETERLİ DEĞİL!
“Sadece para cezası değil, bu tür ihlallerin daha ağır yaptırımlarla karşılaşması gerekiyor” diyen Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı, “Yurt dışında ehliyete el konulmasından hapis cezasına kadar uzanan pek çok uygulama mevcut. Bizim de özellikle gençlere bu eylemlerin ciddi sonuçları olacağını açık ve net bir şekilde göstermemiz şart. Gişelerde yaşanan bu tür durumların da güçlü bir denetim ağına dahil edilmesi gerekiyor. Zaten denetimler şu anda da ciddi bir şekilde uygulanıyor; ancak bu denetimlerin artırılması büyük önem taşıyor” diye ifade etti.
Gençlere bu bilincin mutlaka kazandırılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Ilıcalı, “Burası öyle kolayca kural çiğnenebilecek bir yer değil. Güvenlik güçlerimiz zaten birçok zorlukla mücadele ederken, bir de ‘akım’ adı altında trafiği tehlikeye atan davranışlara asla göz yumulmamalı” diye ekledi.
‘İLKOKULLARDA TRAFİK BİLİNCİ AŞILIYORUZ’
Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı, küçük yaşta kalıcı trafik bilinci oluşturmak için yürüttükleri çalışmalara da değinerek, “Trafikte Ortak Akıl Projeleri Derneği olarak üniversite ve dernek iş birliğiyle Milli Eğitim Bakanlığı ile yürüttüğümüz sosyal sorumluluk projesi kapsamında, İstanbul’daki ilkokullarda her gün tiyatral oyunlarla çocuklara trafik bilinci aşılıyoruz. Geçen yıl eğitim öğretim yılı başladıktan sonra her gün iki okulda bu projeyi sürdürdük ve olumlu geri dönüşler aldık” şeklinde konuştu.
‘BEN DE VARIM’ DEME İHTİYACI ÇOK GÜÇLÜ
Peki, bu insanların ölümü göze alarak yaptığı bu tehlikeli davranışların arkasında hangi psikolojik dinamikler bulunuyor?
Dr. Uzman Psikolog / Sosyolog Serap Duygulu, bu tehlikeli tutumların arkasında birkaç temel psikolojik etken bulunduğunu ifade etti ve bu faktörleri şunlar olarak sıraladı:
Risk alma ve adrenalin bağımlılığı: Özellikle genç yaş grubunda beynin ön lobu (prefrontal korteks) tam anlamıyla gelişmediği için risk değerlendirme yetenekleri zayıftır. Riskli davranışlar bir “heyecan” kaynağı haline gelir.
Kimlik arayışı ve aidiyet: Sosyal medyada popüler olan bir akıma katılarak kendilerini bir gruba ait hissetmek isterler. “Ben de varım” demek için güçlü bir ihtiyaçları vardır.
Ölümsüzlük yanılsaması: Genç bireylerde, özellikle “bana bir şey olmaz” inancı o kadar yüksektir ki, sonuçları gerçekçi bir biçimde değerlendirmezler.
Sosyal onay arayışı: Etkileşim almak, beyin kimyasallarında dopamin salgılanmasına neden olur. Bu da kısa vadede mutluluk hissi verir ve davranışın pekişmesini sağlar.
Kendini önemli hissetme ihtiyacı (self-worth): İnsan doğası gereği bir değer ve görünürlük arayışı içindedir. Sosyal medya, bu ihtiyacı “anında” tatmin etme kapasitesine sahiptir.
Toplumsal onay: Modern toplumlarda sosyal medya “yeni sahne” haline gelmiştir. Eskiden küçük bir çevreden onay ararken, şimdi binlerce kişinin “onayına” ihtiyaç duyulmaktadır.
Bağımlılık mekanizması: Beğeni, yorum gibi bildirimler beynin ödül sistemini uyararak bağımlılık yapar. Kişi bu ödülleri tekrar elde etmek amacıyla daha uç davranışlara yönelme eğilimindedir.
ÇOCUKLARA ROL MODEL OLUN
Çocukluk döneminde trafik bilincinin öğretilmesi bu tür davranışları gerçekten önler mi?
“İlkokuldan itibaren trafik bilinci, kuralların neden var olduğu ve hayatı koruma amacı çocuklara mutlaka anlatılmalıdır.” diyen Duygulu, tiyatro oyunları ve etkileşimli eğitimlerin çocukların bu bilgileri duygusal olarak içselleştirmesine yardımcı olacağını ifade etti. Ancak bunun tek başına yeterli olmayacağını vurguladı ve dikkat edilmesi gereken diğer unsurları şu şekilde sıraladı:
Rol modeller: Çocuklar çevrelerinden çok şey öğrenirler. Ebeveynler, öğretmenler ve toplumun genel tutumu trafik kurallarına uymazsa, okulda verilen eğitim etkisini kaybedebilir.
Ergenlik dönemi eğitimleri: Riskli davranışların artış gösterdiği ergenlik döneminde, sosyal medya etkisi ve risk değerlendirmesi üzerine özel programlar düzenlenmelidir.
Sosyal medya okuryazarlığı: Çocuklara ve gençlere yalnızca kuralları öğretmek yeterli değildir; aynı zamanda sosyal medyada doğru ve yanlış, tehlikeli ve akıllıca davranışları nasıl ayırt edeceklerini de öğretmemiz gerekmektedir.
Kısacası, erken yaşta trafik bilinci aşılama çok etkili bir temel atar; fakat bunun devamında aile, toplum ve dijital eğitimle desteklenmezse tek başına kalıcı bir çözüm sağlamayacaktır.
Fotoğraflar: DHA, İHA