reklam
reklam
DOLAR40,9410% 0.01
EURO47,8106% 0.14
STERLIN55,2736% 0.21
FRANG50,8584% -0.13
ALTIN4.396,68% -0,23
BITCOIN113.966,000.375
reklam

Trump’ın ‘Arthur’ Hasreti

Yayınlanma Tarihi : Google News
Trump’ın ‘Arthur’ Hasreti
reklam

İran, 1979’da Humeyni ve mollaların iktidara gelmesinden önce ‘Şah’ rejimi adı altında yönetiliyordu. 1925’te gerçekleştirilen bir askeri darbe ile ülke yönetimini ele geçiren Rıza Han, ‘Pehlevi Hanedanı’nı kurarak İran’ın tek hâkimi oldu. Modernleşme reformlarına yönelik çok sayıda sert önlemler aldı. İran topraklarındaki petrol kaynakları ise o dönemde İngiliz kontrolündeydi. 1930’larda petrollerden aldığı geliri artırmayı hedeflese de bu konuda İngilizlerle başa çıkamayarak geri adım attı. İkinci Dünya Savaşı sırasında tarafsız kalmayı tercih etti; Almanya ile olan ekonomik ilişkilerini sürdürdü. Bu durum, İngiliz ve Rus ittifaklarını rahatsız etti ve 1941 yılında İran’ı işgal ederek Rıza Şah’ı sürgüne gönderdiler. Ardından 22 yaşındaki oğlu Muhammed Rıza Şah, yönetimi devralarak ülkenin idaresinin yeniden İngiltere’nin kontrolüne geçmesine yol açtı.

ŞAH’IN AMERİKALI BAKANI

Genç Şah, 1942 yılında ABD ile bir askeri yardım anlaşması imzalayarak, ABD’nin İran’da asker bulundurmasını ve İran ordusunu eğitmesini sağladı. Böylece İran’daki İngiliz etkisi, ABD’nin tesirine dönüşmeye başladı. 1942-1945 yılları arasında İran maliyesinin başında Amerikalı Arthur Chester Millspaugh bulunuyordu. Resmi olarak ‘İran Maliye Bakanı’nın Başmüşaviri’ unvanına sahip olan Millspaugh, gerçekte olağanüstü yetkilere sahip bir bakan konumundaydı. “ABD’nin İran’daki Mali Komisyonu Başkanı” olarak da görev yaptı. Halk, gelişmeleri izliyordu ancak baş kaldıracak bir gücü yoktu. ABD istihbaratının yanı sıra İran’daki Savak da modernizasyon çalışmalarına başlamıştı.

BAŞBAKAN’A DARBE

Şah döneminde başbakanlık yapan Musaddık, meclis desteğiyle İran petrollerini İngiliz yönetiminden alarak millileştirdi. Ancak CIA tarafından desteklenen ‘AJAX’ operasyonu ile 1953 yılında Musaddık’a karşı bir darbe gerçekleştirildi ve o görevinden uzaklaştırıldı.

ŞATAFAT HANEDAN YIKTI

Muhammed Rıza Şah, babasının izlediği politikaları takip ederek ülkenin endüstriyel ve altyapı alanındaki gelişimini güçlendirmek amacıyla barajlar ve fabrikalar inşa etmeyi hedefledi. Sosyal ve kültürel değişimleri sağlamak için zorlayıcı yasalar da çıkardı. 1963 yılında başlattığı ‘Beyaz Reformlar’ sürecinde köylülerin toprak sahibi olmasına yönelik adımlar atıldı, ancak bu çabalar istenen sonucu vermedi. 1960’larda yüzde 38 olan kentsel nüfus, 1977’de yüzde 55’e ulaştı. Tahran’da gecekondulaşma artarken, 1970’lerde petrol gelirleri 5 milyar dolardan 20 milyar dolara kadar yükseldi, ancak bu zenginlik adil bir şekilde halka yansımadı. Şatafat ve israf belirgin hale geldi ve alt kesimlerin öfkesi büyüdü.

MOLLA DEVRİMİ

Bu gelişmeler sonucunda toplumun her kesiminden muhalif gruplar, Humeyni’nin etrafında toplanmaya başladı. Uzun yıllar süren sessiz ve örgütlü mücadelelerin ardından, Humeyni, Şah’ın karşısına çıkmayı göze aldığı geniş bir ‘molla’ kesiminin lideri haline geldi. Sol görüşlü TUDEH Partisi de onun yanında yer aldı. Humeyni önce sürgün edildi, ancak Şah rejimi giderek zayıfladı. Humeyni, 14 yıllık sürgünün ardından 11 Şubat 1979’da iktidarını, Şah’tan kalan bu enkazın üzerine inşa ederek, kısa süre içerisinde farklı grupları tasfiye ederek kendi rejimini kurdu. O tarihten sonra İran ile ABD arasında düşmanlık ilişkisi başlamış oldu.

reklam

YORUM YAP