Pınar Kür’ün iki kuşak yazarları buluşturan bir aileye mensup olduğunu ifade eden İlber Ortaylı, Türk edebiyatının cesur yazarını şu şekilde tanımladı:
‘GERİDE HOŞ ANILAR BIRAKTI’
“İki nesildir yazar olan bir aileden gelmektedir. Tanzimat döneminden bu yana edebiyatımızda Cevdet Paşa’nın kızları, Macar Osman Paşa’nın kızı şair Nigar Hanım, Sırrı Paşa’nın eşi Leyla (Saz) gibi önemli isimlerin son temsilcilerindendir. Merhume İsmet Kür’ün kızıdır ve Batı kültürü ile etkileşim açısından Frankofon bir çevrede yetişmiştir. Pınar Kür, İngiliz-Amerikan edebiyatına hâkim bir yazardı. Nadiren rastlanan bir duruma sahip olarak Fransız edebiyatını da derinlemesine tanıyordu. Doktorasını Fransa’da tiyatro alanında tamamlamıştı. Halide Edib, Mina Urgan, Adile Ayda gibi nesillerden sonra Latin-Anglosakson kültürünü sürdürenlerin sonuncusuydu. İki kuşaktır yazarlar yetiştiren bir aile geleneği, Tanzimat döneminden beri giderek azalmış ve günümüzde nadir bir hâl almıştır. Pınar Kür demek, her toplumun kendine has kusurlarına ve rahatsız edici gerçeklere karşı sergilenen samimi ve eleştirel bir duruş demektir. Aydınlar genelde bu tür gerçekleri gizlemeyi tercih eder. Bu durum Batı toplumlarında da yaygındır. Ancak kusurları teşhir etmeyi ilke edinip bunu kendisine bir tür savunma aracı haline getirenlerin sayısı oldukça azdır. Pınar Kür gibi özgün kalemler ise sevdikleri gerçekleri saklamadan yazmaktan vazgeçmeyenlerden oldular. Bir toplumun iyilesmesi ve geleceğini yeniden şekillendirmesi, bu yöntemle mümkün kılınabilir. Türkiye, geçen perşembe günü verimli bir dönemde Pınar Kür’ü uğurladı. Arkasında hoş anılar bıraktı. Mizahi yönü, derin dramatik kurgusu kadar etkileyici olan bir kalemdi. Bu yönüyle de özlenecek. Ancak hemen söyleyebiliriz ki; gelecekte Türkler ve Türkçeye değer verenler, Pınar Kür’ü daha fazla okuyacaklar.”
Cenazeye katılanlar arasında yönetmen Sinan Çetin ve tarihçi yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı yer aldı.
