reklam
reklam
DOLAR40,7106% 0.06
EURO47,3553% -0.15
STERLIN54,7450% -0.04
FRANG50,1300% -0.41
ALTIN4.375,63% -1,55
BITCOIN119.053,490.303
reklam

Balıkesir'deki Sarsıntı Endişe Yarattı: Depremler Neden Yüzeye Yakın Gerçekleşiyor?

Yayınlanma Tarihi : Google News
Balıkesir'deki Sarsıntı Endişe Yarattı: Depremler Neden Yüzeye Yakın Gerçekleşiyor?
reklam

Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde meydana gelen 6,1 büyüklüğündeki deprem, yerel halk arasında büyük bir korku ve endişe oluşturdu. İstanbul, Bursa, Kocaeli ve çevre illerde de hissedilen bu sarsıntıda bir kişi yaşamını yitirirken, 29 kişi yaralandı. Depremin ardından bölgede 200’den fazla artçı sarsıntı kaydedildi ve toplamda 16 bina yıkıldı.

Jeolojik veriler, depremin 11 kilometre derinlikte yaşandığını göstermekte. İlginç bir şekilde, Balıkesir ve çevresindeki tarihteki büyük depremler genellikle 10-15 kilometre derinlikte, yani sığ alanlarda meydana geliyor. 1935 Erdek, 1942 Bigadiç, 1944 Edremit, 1953 Yenice ve 1964 Manyas depremleri de buna benzer derinlik ve büyüklükte gerçekleşmişti. Ayrıca, bölgedeki daha küçük depremler de genellikle yüzeye oldukça yakın bir şekilde olmaktadır.

Peki, bu durumu nasıl açıklayabiliriz? Gazi Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Kurucu Başkanı Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Süleyman Pampal, Hurriyet.com.tr'ye özel açıklamalarda bulundu.

‘Bu Deprem, Son Derece Nadir Bir Şekilde Meydana Geldi’

Jeoloji Uzmanı Prof. Dr. Süleyman Pampal, Balıkesir’deki depremin, öncü şok, ana şok ve artçı sarsıntılardan oluşan tipik bir deprem örneği olduğunu belirtti. Pampal, bu tür depremlerin Türkiye ve dünya genelinde nadiren görüldüğüne dikkat çekti.

Genellikle depremler ani bir ana şok ile başlar ve ardından artçı sarsıntılar gerçekleşir. Ancak Balıkesir’de yaşadığımız gibi, öncü, ana şok ve artçı süreçlerinin bir arada görülmesi oldukça nadir bir durumdur” diyen Pampal, bu tür öncü sarsıntıların tüm depremlerde yalnızca %1 oranında meydana geldiğini ifade etti.

Pampal, daha önce benzer bir durumun 1995 Dinar Depremi’nde olduğunu hatırlatarak, “Geçtiğimiz 23 Nisan’da İstanbul’da birlikte hissettiğimiz depremde de öncü sarsıntı yaşanmış, ardından ana şok gerçekleşmiştir” şeklinde konuştu.

‘Balıkesir ve Çevresindeki Depremler Neden Yüzeye Yakın Meydana Geliyor?’

Balıkesir’deki son deprem 11 km derinlikte gerçekleşti. Genellikle büyük depremler yüzeye yakın olmaktadır. Tarihsel verilere göz attığımızda, Balıkesir’deki büyük depremler hep 10-12 km derinlikte yaşanmış. Örneğin 1935 Erdek, 1942 Bigadiç, 1944 Edremit, 1953 Yenice ve 1964 Manyas depremleri, hepsi 6 ve üzeri büyüklükte ve derinlikleri benzer şekilde 7 ile 15 km arasında. Ancak Balıkesir’de küçük ölçekli depremler de yüzeyde oldukça yakın bölgelerde gerçekleşiyor.

Bu durumun özel bir jeolojik nedeni olabilir mi? Yani bu coğrafyada neden derin depremler görülmüyor?

Prof. Dr. Süleyman Pampal, “Nedeni Anadolu’nun kabuk yapısında yatmaktadır” diyerek, Batı Anadolu’nun Türkiye’nin en aktif deprem üreten bölgelerinden biri olduğunu belirtti. Pampal, bu depremlerin çoğunluğunun 7 büyüklüğünü geçmediğini ekledi. Bunun başlıca nedeninin bölgenin gerilme rejimi altında olması olduğunu vurguladı.

“Batı Anadolu, kuzey-güney yönlü çekme gerilmeleri etkisi altındadır. Bu da kabuğun incelmesine yol açmaktadır. Bu bölgede normal faylar hâkimdir; ayrıca bazı hatlar doğrultu atımlı fay karakteri taşımaktadır. Tektonik rejim gereği kabuk burada ince ve hareketli olduğundan depremler sık görülüyor ve yüzeye yakın meydana geliyor” dedi.

Prof. Dr. Pampal, özellikle 6 ile 7 büyüklüğündeki sığ depremlerin Balıkesir ve çevresinde tarih boyunca yıkıcı sonuçlar doğurduğuna dikkat çekerek, “Yüzeye yakın gerçekleşen depremlerde, merkez üssü etrafındaki hasar potansiyeli çok yüksektir” diye belirtti.

‘Doğu Anadolu’da Kabuk Kalın, Depremler Derin ve Daha Büyük’

Prof. Dr. Süleyman Pampal, Batı Anadolu'daki sığ depremler ile Doğu Anadolu'daki derin ve büyük depremler arasındaki farkı jeolojik yapıyla açıkladı. Pampal, Türkiye'nin doğusunda çok farklı bir tektonik rejimin geçerli olduğunu kaydetti:

“Doğu Anadolu’da Afrika levhası ile Anadolu levhası arasında bir kıta çarpışması yaşanıyor. Bu çarpışma nedeniyle kabuk kalınlaşıyor”

Prof. Dr. Pampal, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kuzey-güney yönlü basınç rejiminin etkili olduğunu belirterek, bu durumun kabuğun bazı bölgelerde 30 ila 40 kilometreye kadar kalınlaşmasına yol açtığını ifade etti:

“Bu alanlarda ters faylar yaygındır ve bu faylar genellikle daha büyük depremler oluşturur. Depremler derinlerde meydana geldiği için, Batı Anadolu’daki kadar sık olmazlar, fakat çok daha yıkıcı olma potansiyeline sahiptirler”.

‘Kırılan Parça Yaklaşık 25-30 Kilometrelik Bir Segment’

Balıkesir’de gerçekleşen deprem sonrası bazı uzmanların “Daha büyük bir deprem beklemiyorum” şeklindeki değerlendirmelerini ele alan Prof. Dr. Süleyman Pampal, bu yorumların bilimsel gerçeklikle pek örtüşmediğini belirtti.

“Bu oldukça yanlış bir yaklaşımdır” diyen Pampal, Simav Fay Zonu’nun haritalarda görülen tek bir çizgiden ibaret olmadığını, birçok farklı karakterde faydan oluşan karmaşık bir yapı olduğunu vurguladı.

“Simav Fay Zonu, kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan, hem doğrultu atımlı hem de normal bileşenli bir fay sistemidir. Sındırgı’nın batısından başlayarak Simav, Gediz ve Afyon üzerinden Orta Anadolu’ya kadar uzanmaktadır. Son depremde kırılan parça yaklaşık 25-30 kilometrelik bir segmenttir. Ancak bölgede 6 ile 7 büyüklüğünde deprem potansiyeline sahip başka faylar da mevcuttur” diye ekledi.

Prof. Dr. Pampal, 6,1 büyüklüğündeki depremin çevredeki fayları hemen tetiklemesinin kolay olmadığını ifade etti. Ancak, daha büyük bir deprem olasılığını göz ardı etmediğini belirtti:

“Tetiklenme, öyle kolay bir şekilde gerçekleşmez. Eğer deprem daha büyük olsaydı, o zaman ciddi bir tetikleme riski ile karşılaşabilirdik. Ancak bu durumda bile artçı sarsıntılar sürebilir. Benzer büyüklükte başka bir deprem de olabilir; bu sürpriz olmaz. Dolayısıyla ‘büyük deprem beklemiyoruz’ demek doğru değildir” diye konuştu.

‘Alüvyal Zeminler Depremde Yıkımı Artırıyor, İzmir Bunun En Aci Örneği’

Jeoloji Uzmanı Prof. Dr. Süleyman Pampal, Batı Anadolu’da meydana gelen depremlerin yıkıcılığında sadece fay hattının değil, zeminin türünün de etkili olduğunu belirterek, İzmir ve Balıkesir gibi alüvyal zeminlere kurulu şehirlerin deprem etkisinin daha fazla olduğunu söyledi.

“Tüm Türkiye’de olduğu gibi Batı Anadolu’da da alüvyal zeminler ciddi risk oluşturmaktadır. İzmir bunun en tipik örneği. Zemin sorunlu olduğundan, İzmir Körfezi’nin bulunduğu alan alüvyal zemin üzerine kuruludur”

Depremin yıkıcılığını belirleyen en önemli etkenlerden birinin ivme olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Pampal, zeminin bu ivme değerini önemli ölçüde artırabileceğini belirtti.

“Depremin etkisini belirleyen yatay ve düşey ivmelerdir; genellikle yatay olur. Bu ivmeyi belirleyen en kritik unsur zemindir. Alüvyal zeminler, ivmeyi 3-4 kat artırabilir. Örneğin Beşiktaş’ta ivme 0,015 iken, Avcılar’da 0,30’a ulaşabiliyor. Yani zemin, deprem etkinliklerini merkez üssü etkisinde hissettirecek şekilde büyütebiliyor” diye açıkladı.

‘Batı Anadolu’da Yerleşimler Genel Olarak Ova Tabanlarına Kurulu’

“Batı Anadolu’da ne yazık ki yerleşimler genellikle ova tabanlarına kurulmakta” diyen Prof. Dr. Pampal, bunun değiştirilmesi gerektiğinin altını çizdi:

“Alüvyal zeminler üzerinde güvenli yapılar inşa edilebilir; fakat bu yalnızca hafif ve doğru mühendislik çözümleriyle mümkündür. Bunun için 3-5 katı geçmeyen esnek yapılarla inşa edilmeli. Bu nedenle kentsel dönüşüm çalışmalarını sürdürüyoruz ve hızlandırmamız gerekiyor. Zemin gerçeğini artık çok daha ciddi almalı ve bu doğrultuda adımlar atmalıyız” şeklinde sözlerini tamamladı.

reklam

YORUM YAP