reklam
reklam
DOLAR41,2867% 0.12
EURO48,9857% -0.03
STERLIN56,4903% 0.26
FRANG52,4675% -0.02
ALTIN4.891,01% -0,03
BITCOIN115.780,81-0.64
reklam

Popüler hocaları bırak gerçeğe bak!

Yayınlanma Tarihi : Google News
Popüler hocaları bırak gerçeğe bak!
reklam

ÖZBOSTAN: Fenerbahçe transferde ardı ardına önemli hamleler yapıyor. Ancak takımın henüz bir teknik direktörü yok. İsmail Kartal ile bir görüşme gerçekleştirildi. Alman teknik direktör Roger Schmidt ise öne çıkan adaylardan biri. Yeni teknik direktör yerli mi, yoksa yabancı mı olmalı? Yerli bir tercih yapılırsa Kartal doğru bir karar mı?

GÜLTİKEN: Her türlü krizi çözmeye çalışıp daha büyük bir kriz yaratan bir futbol yönetim anlayışımız var. Hangi kulüp olursa olsun, bir sonraki aşama için hem plan hem de hazırlık yok. Anlık kararlar alınıp, ortaya çıkan kaos dindirilmek isteniyor. Ancak önünüzde karar verme süreci yoksa, bu durum daha büyük karmaşalara yol açar. F.Bahçe'nin bir seçim süreci mevcut ve bu, karar verme konusunda büyük bir sorun yaratıyor. Çünkü yeni gelecek yönetim için geçmiş yönetimin tercihleri üzerinden yol almak adeta zorunlu hale geliyor. Burada 'kim olmalı' sorusunun yanıtına gelirsek, Türkiye’yi, kulübü ve camiayı iyi bilen birine ihtiyaç var. Ali Koç ve ekibinin en çok puan topladığı teknik direktör İsmail Kartal'dır. Şu anda seçim süreci dolayısıyla daha popüler bir isimle devam edilmek isteniyor. Ancak İsmail Kartal, önemli bir alternatif olarak yeniden gündeme geldi.

BİLGİÇ: Türkiye'nin Los Galacticos'u oldular. Bu oyuncular F.Bahçe'yi bir seviye yukarı taşıdı. Hem oyunu geliştirecek hem de güçlendirecek harika bir takım kuruldu. Fakat sorun şurada; kimin teknik direktör olacağından ziyade, camianın kendi içindeki kargaşa ile başa çıkması gerekiyor. Hedefi şampiyonluk olan bir kulüp, taraftarının Şampiyonlar Ligi'ne giremediği için tepkiler alıyor. Şimdi de Türk-yabancı diye kendi aralarında ikiye bölündüler. Bu ülkenin gerçeği, hedefe ulaşanların genellikle Türk hocalar olmasıdır. İsmail Kartal, Aykut Kocaman veya Emre Belözoğlu gibi hocalar sahada etkili olmaya devam edebilir. Futbolcu paralarını aldıktan sonra, teknik adamın görevi saygıyı kazanmaktır. Yabancı hocaların saha dışını iyi yönetemediğini biliyoruz. Bu nedenden dolayı, doğru dinamikleri anlayabilen, tedbir alacak ve liderlik yapacak bir teknik direktöre ihtiyaç var.

TÜZEMEN: F.Bahçe'de transferleri Mourinho mu yaptı yoksa Devin Özek'in bulgularıyla mı gerçekleşti? Mourinho yok, ama gelecek hocanın Devin Özek ile uyumlu çalışması gerekiyor. Bu isim bana göre Roger Schmidt. Neden mi? Çünkü F.Bahçe'de oldukça fazla yabancı oyuncu var.

ÇAKAR: Sorulması gereken pek çok soru var. Kerem, Asensio ve Ederson… 20 gün sonra seçim var. Ali Koç kaybederse ne olacak? Bana kalırsa İsmail Kartal doğru bir tercih. En azından geçiş döneminde. Kimse Kartal hakkında olumsuz yorumda bulunmasın. İsmail Kartal’ı İsmail Kartal yapan F.Bahçe’dir. Başka bir yere çağrılırsa dönmek zorundadır. Bu konuda yanlış bir şey yok.

KİMSE BU SKANDALI HATIRLAMAYACAK!
MURAT ÖZBOSTAN: 12 saatte hem Beşiktaş hem Fenerbahçe hocalarını yolladı. Bu oldukça dikkat çekici bir durum. Ne düşünüyorsunuz?

ALİ GÜLTİKEN: Bu yönetimlerin camialarına karşı kredisinin bulunmadığını gösteren bir durum oldu. İki camia da farklı sebeplerden ötürü ayağa kalkmaya çalışıyor. Yönetimlerin önemli transferlere rağmen destek bulamaması ve yeni bir süreç başlatmaları için aldıkları kararlar göz önünde bulundurulmalı.

GÜRCAN BİLGİÇ: Farklı ama haklı nedenlerle alınan kararlardı. Solskjaer, istediği futbolu oynatamadığı gibi camiayı da motive edemedi. Sezon sonu başkan ona güvendi, ama medya ve tribünler onu desteklemedi. Lausanne'a yenilip elenmek için bir mazeret yoktu. Mourinho kendisini kovdurmayı başardı. Benfica maçı öncesinde yaptığı açıklamalar, çalıştığı yönetime karşı duyduğu saygısızlık ve oyuncu grubunu küçümsemesi, camianın yıllardır beklediği hedef için 'Benim ilk 5'ime girmez' ifadesi bazı şeylerin koptuğunu gösteriyordu. Birlikte çalışmaları mümkün değildi ve Ali Koç da gereğini yaptı. Aslında Mourinho ile devam etmek büyük bir hataydı. Buna rağmen ona güvenen başkana yapılacak en büyük yanlışlıklardan biri oldu.

LEVENT TÜZEMEN: F.Bahçe de Beşiktaş da hocalarını göndermekte geç kaldı. Başkan Serdal Adalı, Norveçli hocanın yetersiz olduğunu görmesine rağmen devam etmenin sonuçlarını ağır ödedi. Mourinho geldi, Türk futbolunu eleştirdi ve sonunda F.Bahçe yönetimini de yerden yere vurdu, 15 milyon Euro'yu aldı, gitti.

AHMET ÇAKAR: Beşiktaş için hoca göndermek kaçınılmazdı. Solskjaer'in Lausanne gibi basit bir takıma elenmesi bardağı taşırmıştı. Ancak Mourinho'nun kovulması bambaşka bir durumdu. Geçen yılın devre arasından beri sesimiz çıkıyor, 'Bu adam kötü, kibirli, terbiyesiz ve en önemlisi, ne futbol ne de skor olarak F.Bahçe'ye katkısı yok' diyorduk. Ama Ali Koç onu kovmadı. Sezon sonunda da kovmadı, ancak sezonun başlamasıyla beraber birden kovuldu. Çünkü Mourinho, kendini kovdurmak için yönetime baskı yaptı ve sonunda istediğini elde etti. Kovuldu ama arkasından 15 milyon Euro hesabına yatacak. Önümüzdeki yıllarda kimse Mourinho'nun F.Bahçe'deki dönemini hatırlamayacak. Onun kazandığı üst düzey lig şampiyonlukları ve Şampiyonlar Ligi şampiyonlukları akıllarda kalır. Dolayısıyla Mourinho kaybetmedi, olan yine F.Bahçe'ye oldu.

BU SÖZLER PEŞİNİ BIRAKMAZ KEREM!
ÖZBOSTAN: Fenerbahçe'ye transfer olan Kerem Aktürkoğlu, önceki akşam İstanbul'a geldi ve Fenerbahçe forması giydi. Ancak yaptığı bir açıklama büyük yankı yarattı. “Türkiye'nin en şerefli kulübüne geldim” ifadesi dikkat çekti. Bu sözler büyük tepki topladı. Ne düşünüyorsunuz?

GÜLTİKEN: Çok talihsiz bir açıklama. Hem saygısızca hem de bilgisizlikle ifade edildiği çok açık. Türkiye'nin köklü camialarını ölçüp biçmek kimsenin haddine değil. Şeref kelimesi dikkatli kullanılmalıdır. Kerem, bu kelimenin altında kalabilir. Diğer yandan, ilk günden üzerindeki baskıyı yönetemediğini de göstermiştir.

BİLGİÇ: Bu yorumu neye dayanarak yaptığını bilmiyorum ama doğru söylemiş. İlk tepkiler G.Saraylı yorumculardan geldi. Niye bu lafı 'G.Saray camiası' üstüne aldı, onu anlamadım. Çünkü Kerem kimseye 'Şerefsiz' demiyor. Sıkıntılı bir süreçten sonra transfer oldu. F.Bahçe'yi Şampiyonlar Ligi'nden eden golü attı. Geçmişinde G.Saray formasıyla oynadığı maçlar ve demeçleri de var. Böyle bir ortamda bu cümleyi kurarak F.Bahçe taraftarıyla kucaklaşmak istediğini düşünüyorum.

TÜZEMEN: Kerem Aktürkoğlu'nun “Türkiye'nin en şerefli kulübüne geldim” sözü, futbol yaşamı boyunca üzerinde Demokles'in Kılıcı gibi sallanacak. Kerem’in this statement first refers to G.Saray and then encompasses other clubs. Adama sorulmaz mı 'Bu kadar şeref meraklısıydın, niye G.Saray'da 4 yıl oynadın' diye! Kerem’e şöyle diyorum, Allah kimseyi yanlışı savunacak kadar cahil, doğruyu inkar edecek kadar da nankör yapmasın.

ÇAKAR: Kerem hem cahil hem de terbiye problemi yaşıyor. Şimdi Kerem'e soruyorum, 1.5 sene önce anasına küfür ettiğin F.Bahçe, şu anda senin için Türkiye'nin en şerefli kulübü. Bu sürede neler değişti de anasına küfür ettiğin takım birden en şerefli kulüp oluverdi? Bu lafla aslında G.Saray'a da bir gönderme var. Hem de o G.Saray'ın ekmeğini yemiş, suyunu içmiş bir adam. Böyle cahil futbolcular ne kadar konuşursa o kadar büyük hatalar yapıyorlar. Kerem'e tekrar soruyorum, Milli Takım kampında G.Saraylı Abdülkerim'e, Yunus'a, Eren'e ne diyecek? Onların suratlarına nasıl bakacak acaba?

YALÇIN POLİTİK KONUŞMAZ!
ÖZBOSTAN: Beşiktaş, Sergen Yalçın ile kötü bir başlangıç yaptı. Maç sonrası “Karamsar bir havaya kapıldım” ifadesini kullandı. Daha 48 saatlik bir teknik direktörün camiayı umutsuzluğa sevk etmesi doğru mu, yoksa gerçekçilik mi?

GÜLTİKEN: İki yönü var. Biri gerçekçi olarak görülebilir. Diğer yönden de teknik direktörün takımın durumunu camiaya daha net aktarması ve kendine zaman kazanması gereği de bir açıklama olarak düşünülebilir. Sergen Yalçın, bu camiayı en iyi tanıyan isimlerden biri. Dışarıdan bakan biri olarak şimdi içerideki gerçeklikle karşılaştı. Bu tespitleri ilk maç itibarıyla yapabilir ama genel beklenti, bunu pozitife çevirecek eylemleri gerçekleştirmesidir. Burada önemli bir noktayı belirtmek gerekiyor; şampiyon olmak bir sonuç ama bir takımı şampiyonluğa oynayan maraton takımı yapabilmek de o kadar önemlidir. Beşiktaş'ın sorunu, 5 sezondur sezonun ilk haftalarında büyük sıkıntılarla karşılaşmasıdır. Sadece transfer yapmakla başarı elde edilemeyeceğini gördük. Olan oyunculardan en iyisini alabilmek, bir teknik direktör becerisidir.

BİLGİÇ: Sergen Yalçın'ı çok iyi tanıyoruz. Hiçbir zaman politik durmadı. Solskjaer yapamadı, onu da göreve 'yapsın' diye getirdiler. Dikkat ederseniz şikayet etmiyor, sadece tespit yapıyor. Sıkıntı şu ki, Beşiktaş’ın şampiyonluğa oynayacağı düşünülüyor. Ne kadar transfer yapılsa da, Sergen Yalçın'ın vurguladığı ofansif hamleler de gerçekleştirilse, Beşiktaş'ın bu defansıyla kazanması mümkün değil. Sergen hoca, önde baskı ve direkt oyun anlayışıyla tanınıyorsa, bu kadro ona uygun değil. Ama çok eleştirdiğimiz oyuncular Alanya'dan kötü değiller. Dolayısıyla ilk maç sonrası sonucun sorumluluğunu Sergen hoca üstlenemeyebilir, ancak takımın mücadele yetersizliği için iki eleştirimiz olabilir.

TÜZEMEN: Gerçekler acıdır. Sergen Yalçın, teşhisi koymuş ve tedavi için önerilerde bulunmuş. Beşiktaş'ın yalnızca ligde oynaması bir şans. 12 Eylül’e kadar Sergen hoca isteklerinin yerine gelmesi durumunda donanımlı bir takım oluşursa, Beşiktaş yeniden ayağa kalkabilir. Fakat “Paramız bu kadar, bu takımla idare et” denirse, Sergen hoca 'bay bay' diyebilir.

ÇAKAR: Sergen Yalçın yaşamı boyunca politika yapmamış, içinden geçeni açıkça söyleyen bir adam. Beşiktaş kulübüne ait kadro, belki 1-2 oyuncu dışında vasat bir Anadolu takımı kadrosu kadar. Takviye şart, üstelik bu takviyeler sadece takviye olsun diye olmayacak. Sergen Yalçın karamsar bir tablo çizdi çünkü bu haklı. Bu kadroya transfer yapılmadığı takdirde, şampiyonluk veya ikincilik hedefleri çok zor ulaşılabilecek hedefler.

reklam

YORUM YAP