

Antalya'nın tarihi Kaleiçi bölgesinde yer alan bir halı dükkanının merdiven girişinde geçen ay tespit edilen askılama aparatıyla montajı yapılmış ahşap mihrap, Konya'da 14. yüzyılda inşa edilen Köşk Acem Nasuh Bey Camisi'nden 1970'li yıllarda kaybolduğu sanılan mihrapla bağlantılı olduğu ortaya çıktı.
Mihrap hakkında Antalya Müze Müdürlüğü ekipleri tarafından yapılan inceleme sonucunda bir rapor hazırlandı. Raporun asıl resmi belgelerinin, Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından yürütülecek çalışmalar doğrultusunda hazırlandığı belirtildi. Müze ekiplerinin raporunda, 'Üzerindeki torna izlerinden, yapım özellikleri ve malzeme nedeniyle yakın döneme ait olduğu düşünülmektedir' ifadelerine yer verildi. Yapılan görüşmede, iş yeri sahibinin 1990'lı yıllarda merhum koleksiyoner H.T. tarafından Konya'nın Beyşehir ilçesinden getirildiğini açıkladığı ifade edilirken, Köşk Camii'ndeki mihrapın ahşap değil, alçı veya çini malzemeden olabileceği bilgisi de kaydedildi. 
ALÇI VEYA ÇİNİ MİHRAP ÜZERİNE SONRADAN AHŞAP MİHRAP
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü'nden sanat tarihçisi Doç. Dr. Mehmet Top, Kaleiçi'nde bulunan mihrapla ilgili detaylı bir rapor hazırlayıp ilgili makamlara ulaştırdı. Mihraplar üzerine pek çok çalışma yaptığını belirten Top, bu yapıların kültürel bir değer taşıdığını, işlevi ve yapısıyla belli bir dönemin özelliklerini yansıttığını söyledi.
Doç. Dr. Top, “Tam olarak Konya bölgesinden geldiği kesin. Çünkü 18. ve 19. yüzyıllarda burada yaygın olan bir ahşap mihrap geleneği mevcut. Beyşehir, Doğanhisar ve Konya merkezde bu gelenek oldukça yaygındı. 'Köşk Camisi'ne ait olabilir' yönünde bazı görüşler var. Ancak kesin bir bilgi veremem. Fakat birkaç örnekte gördüğüm kadarıyla alçı mihrap kalıntılarının üzerine ahşap mihrap yapılmış. Yani muhtemelen 14. yüzyılda alçı mihraplar daha çok rağbet görüyordu. Eğer bu mihrap Köşk Camisi'ne aitse, bu caminin Beylikler Dönemi'ne ait olduğu düşünülüyor. Alçı veya çini bir mihrap varsa tahrip olmuş ve üstüne bu ahşap mihrap eklenmiş olabilir. Zira genelde bu yapılar dışarıda üretilip, yerlerinde montaj edilen bir özellik taşıyor” dedi. 
BİR CAMİDEN SÖKÜLÜP GETİRİLMİŞ
Kaleiçi'ndeki iş yerinde dekoratif kapı işlevi gören bu ahşap elemanın mihrap niteliği taşıdığını belirten Doç. Dr. Top, “Tamamen ahşap malzemeden oyma, torna ve ajur teknikleriyle bir araya getirilmiş olan bu mihrabın bir camiden alındığı anlaşılmaktadır. Raporda, detaylarıyla açıklanan kademeli silmeler, bordür ve şeritlerle süslenmiş çerçeve, niş, taç kısmı ve kitabelik kısmı belirtiliyor. Mihrapta buğday başağı motifleri ve kaytan silmeleri mevcut olup, üst kısmında yarım daire şeklinde bir taç (tepelik) bulunmaktadır.” Bu detaylar, yapının malzeme, teknik, tipoloji ve süsleme özellikleriyle mihrap olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Benzer örnekler Anadolu'nun pek çok yerinde, özellikle Konya civarında görülebilir ve 18. yüzyıl Osmanlı dönemi özelliklerini taşımaktadır” dedi.
TARİHİ, SANATSAL VE ETNOGRAFİK DEĞER
Doç. Dr. Top, incelenen mihrap ile Seydişehir Seyyid Harun Veli Camii Mihrabı (1890), Ilgın Ağalar Köyü Camii Mihrabı (1907), Doğanhisar Başköy Camii Mihrabı (19. yy) gibi birçok benzer yapının teknik, malzeme ve süsleme açısından benzerlik gösterdiğini aktardı. Mihrapların İslam mimarisinin önemli unsurlarından biri olduğunu ve kıbleyi gösterdiğini hatırlatan Top, dekoratif bir unsur olarak sivil yapıda kullanılmasının güç olduğunu söyledi.
Doç. Dr. Top, “Mihraplar 18-20. yüzyıl Osmanlı işçiliğine örnek olup, geleneksel bezeme anlayışı ile Batı tarzı üslupların birleştiği orijinal bir uygulama olarak sanat değeri taşımaktadır. Kaleiçi'nde bulunan bu mihrap, tarihsel, sanatsal ve en önemlisi etnografik açıdan önem arz eden bir eser olma niteliği taşıyor ve yerinde korunması gerekmektedir. Bu özgün uygulamanın geleceğe aktarılması da büyük önem taşımaktadır. Günümüzde kapı geçiş elemanı olarak kullanılsa da, mihrabın asıl işlevine ve yerlerine geri kazandırılması elzemdir” şeklinde değerlendirmede bulundu.



