

DNA onarım mekanizmaları üzerine yaptığı öncü araştırmalarla 2015 yılında Nobel Kimya Ödülü’nün sahibi olan Prof. Dr. Aziz Sancar, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi tarafından ‘Fahri Doktora Beratı’ ile ödüllendirildi. Tören sonrasında İstanbul’a gelen Sancar, öğrencilerle bir araya geldi. Yoğun bilimsel çalışmalarının arasında, gençlerin sorularına yanıt vermek için özel bir zaman ayırdığını belirten Sancar, kendisine ulaşan e-postaları dikkatlice okuduğunu ve bilimle ilgilenen gençleri asla yanıtsız bırakmadığını ifade etti. Aziz Sancar, Hürriyet’e bu konuda şu açıklamaları yaptı:
‘Elinizden Geldiği Kadar Deney Yapın’
“Türkiye’deki bilimsel çalışmalara ilgi duyan gençlerden birçok e-posta alıyorum. Gençlerimizin, çocuklarımızın beni bir bilim insanı olarak örnek aldıklarını biliyorum. Bu nedenle onların sorularına yanıt vermeyi bir sorumluluk olarak görüyorum. Mesajlarımda onları cesaretlendiren sözler vermeye çalışıyorum. Çok çalışmaları gerektiğini vurguluyorum. Gençlerimiz, küçük yaştan itibaren ellerinden geldiğince deney yapmalı. Harika fikirleriniz olsa bile, deney yapmayı öğrenmeden ilerleyemezsiniz. Bizim zamanımızda bu imkânlar yoktu, bu yüzden çok zorluk yaşadım. Fikirlerinizi gerçeğe dönüştürmek için deneye yatkın olmalısınız. Günümüzde internet sayesinde bilimsel kaynaklara ulaşmak çok kolay ve bunları takip etmek paha biçilmez. Hepsini anlamanızı gerektirmez, ben de her şeyi tam olarak anlayamam. Ancak dünya genelinde gelişmeleri takip etmenin kariyerim üzerinde önemli etkileri oldu. Nobel’e giden yolumda performans gösterdiğim fotoliyaz enzimleri üzerine çalıştığım deneyin karşılaştığım engellere rağmen, güncel araştırmalar takip etmenin faydasını görmemde büyük rol oynamıştır.”
Futbol Kariyerini Boyu Bitirmiş
Çocukluğunda Galatasaray ve A milli takımın kalecisi olma hayali taşıdığını belirten Sancar, “Göğsümde ay-yıldızı taşımak benim için çok önemliydi. Lisede okul takımının kalecisiydim ve genç milli takıma denemelere çağırılmıştım, fakat boyum yeterli değildi. O dönem mükemmel bir kimya öğretmenim vardı ve onun etkisiyle lise 2’de kimya okumaya karar verdim. Eskiden fakülte giriş sınavları ayrı ayrı yapılırdı. Mardin’den beş arkadaşım ile birlikte sınavlara katıldık. Arkadaşlarımın tavsiyesi doğrultusunda tıp fakültesi sınavına girmeye karar verdim ve bu kararın büyük faydasını gördüm. Tıp eğitimi alarak fizyoloji ve moleküler biyoloji perspektifine sahip oldum. İyi ki o yolu seçtim. Tıp eğitiminin ikinci yılında DNA üzerine çalışmaya karar verdim. Altı yıl süren tıp eğitimimden sonra Mardin Savur’daki bir köyde doktorluk yaptım. O insanlara ilk kez doktor gelmişti ve o iki yıl hayatımın en mutlu dönemleri arasında yer aldı. Çok sayıda hayat kurtardım ve aynı zamanda hayat kurtaran ilaçların işleyişine dair derin bir merak geliştirdim. NATO-TÜBİTAK bursunu kazanarak ABD’de moleküler biyoloji doktorası yapma fırsatı buldum.” şeklinde konuştu.