Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Kartal'da düzenlediği 'Millet İradesine Sahip Çıkıyor' mitinginde önemli açıklamalar yaptı. Özel, “Milletin derdiyle dertlenmeyen, kendi menfaatini milletin menfaatinin önüne koymuş birileri, kendisinden sonra gelecek Cumhurbaşkanına, milletimizin takdiriyle görevi alacak olana, yüzleri güldürecek olana, işsizliği bitirecek olana, maaş zammı yapacak olana, vergide adaleti sağlamak için çaba sarf edene, hırsızdan ve yolsuzluktan hesap soracak olana darbe yapmaya kalktılar. İşte o darbe, Türkiye'ye çok ağır bedeller ödetti. O günden bugüne zaten kötü olan ekonomi daha da dibe battı. 150 milyar dolar, 6 trilyon lira maliyetle hepsinin yükünü taşıdık, özellikle düşük gelirli bireylerin sırtına bindi. Maalesef Türkiye, yoksullukta Avrupa'da birinci, gıda enflasyonunda dünyada birinci, dışarıdan et ithalatında yine dünyada birinci. Ama adalet sıralamasında dünya genelinde 117'nciyiz. İşte adaletin yokluğu, adalete güvenin kalmadığı bir ortamda memleketin hiçbir tarafı düzelmiyor. Ne gençler mutlu, ne belli bir yaş grubundaki bireyler. Ne emekliler, ne asgari ücretliler. Biz asgari ücreti 30 bin lira yapmayı öneriyoruz, esnafa da yük getirmesin diye sosyal güvenlik destekleme primleri verelim diyoruz. Çok para diyorlar ama o paranın 120 katını darbeye harcadılar” ifadelerini kullandı.
'NE GEREKİYORSA CEZASINI BİZ VERELİM ARDINDAN DEVLET VERSİN'
Özgür Özel, “Geçtiğimiz hafta Antalya Manavgat'ta baklava kutusu görüntüsü ortaya çıktı. Kaynar sular başımdan aşağı döküldü. Dedim ki 'Bu kadar iftira varken, bu kadar masum insan içerdeyken böyle bir şey olduysa yazık oldu tüm arkadaşları karalayacak bu durum.' Önce bela okudum. İki muhakkik gönderdim. 'İnceleyin, tetkik edin, ne gerekiyorsa cezasını biz verelim, ardından da devlet versin' dedim. Çünkü biz şu anlayışın insanı değiliz: Benim hırsızım iyi, senin hırsızın kötü. Yok öyle bir şey. Tüm hırsızlar kötüdür, hepsinin Allah belasını versin. Sonra ne çıktı biliyor musunuz? Hani baklava kutusunun üstüne CHP’nin Altı Ok'unu yapıştırıyorlardı ya, o baklava kutusuna 'Altı Ok' yapışmamıştı. Çünkü kumpas kurdukları o namussuzdu. Ha, bizim suçumuz yok mu? Var; belediye meclis üyesi yapmışız. Ama kaçak içki ticareti, yok koko ticareti, bilmem ne ticareti gibi durumlar söz konusu. Bunu kuyruğundan tutmuşlar, baklava kutusunu da eline tutuşturmuşlar. Videoyu çekmişler, profesyonel. 32 saat görüntü izledik ve nasıl bir kumpas kurduklarını gördük. O günden beri meydan meydan anlatıyorum. Şu an baklava diyebiliyorlar mı?” diye belirtti.
'ADALETİN GELECEĞİ GÜNLER İÇİN SÖZ VERİYORUZ'
Özel, “Bu ülke maalesef adaleti mumla arayanların ülkesi haline geldi. Geçen Ocak ayında Mattia Ahmet Minguzzi, Kartal'dan gelip pazar gezerken katledildi. Kadıköy'de, Kartallı evladımızın davası sürüyor. Yarın, tabii ki cinayeti işleyenlerin yaşı yüzünden kapalı bir duruşma olacak ama sizlerin yürekten verdikleri destek ve dayanışma çok kıymetli. Acılı annesine ve babasına bir kez daha sabır diliyoruz. Ahmet Minguzzi’ye Allah’tan rahmet diliyoruz. Adaletin geleceği günler için söz veriyoruz. İddianame hazırlandı ve yargılamadan emsal bir karar bekliyoruz. Yüreğimiz onlarla, gözümüz kulağımız orada. 11 yaşında Rabia Naz'ı katletmişlerdi. Babası Şaban Vatan, 7 yıldır kızının şüpheli ölümünün peşinde koşuyor. Bir belediye başkanının oğlunun, kızını katlettiğini ve Ak Partili dönemin Milli Savunma Bakanlığının olayı örtbas ettiğini savunuyor, mücadele veriyor. Bu mücadele sırasında Şaban Vatan’ı gözaltına aldılar, acılı babayı hapse koydular” şeklinde konuştu.
'KENDİ BİLDİĞİNİ OKUYOR'
'Yolsuzluk' soruşturması hakkında da konuşan Özel, “Bu davalarda büyük zulümler var. Mesela, önce çağırıyorlar, ifade alıyorlar, soruyorlar. Ardından soruyorlar ki 'Senin çocuk var mı?' 'Var' diyor, 'İki tane.' 'Eş durumu?' 'Bekarım.' 'Çocuklar kimde kalacak, yazık olacak?' diyorlar. 'Sen böyle ifade verme, benim dediğim ifadeyi ver. Silivri'ye gitme, çocuklarının yanına var.' 'Ben iftira atamam.' deyince 'O zaman sana iyi yolculuklar' diyorlar. Silivri'ye bir gidiyor ki naklini çıkarmış Düzce'ye, Afyon'a. Annesi ve babası ziyarete gelene 'Anne ve baba yaşlı mı?' 'Yaşlı.' 'Yakın mı?' 'Yakın oturuyor.' Ertesi gün 600 kilometre ötede evladını yolluyorlar. Fatih Keleş’in aslan gibi oğlu var; 25-26 yaşında Mustafa. Kapalı yerde duramıyor, darlanıyor diye oğlunu hatırlatıp 'Ya şimdi oğlunu da alırız, alırız' diyerek oğlunu hapse koyuyorlar. Her gün önüne iftiralar sürüyorlar ve buna direnen kahramanlar var bu ülkede, buna direnen kahramanlar. Bunları yapan tabii bir yapı fakat içlerinde biri var. Uyardım geçen gün, 'Yapma' dedim. 'Saçını topluyormuşsun, aklını başına topla' dedim. Dinlemedi. Tehdide ve şantaja devam etti. Önceki görevi cezaevleriymiş, oradan bilirmiş. Masum insanları 40 kişi yerine 60 kişi yatılan, nöbetleşe yerlerde yatıran, Türkiye'nin öbür ucundaki yerlere yollayan bir yapı. Burada Silivri'de yarı kapasite boş durduğu halde, sırf zulmetmek için. 60 yıllık şirketlere; babadan, dededen kalan şirketlere gözünün yaşına bakmadan el koyuyor, mala çöküyor. Önceden lafını çıkarıp müzakere ediyordu diye çok konuşuluyor. Onu da kayda alıyorum tek tek. Bugün söyledim. Bir baktım. Uyarıyoruz, halen daha kendi bildiğini okuyor, zulme devam ediyor. Bir de böyle artistlik yapıyor. Bir baktım masasının üstüne beyaz Toros koymuş. Tayyip Erdoğan, hafta sonunda diyor ki 'Beyaz Toroslar Kürt meselesini büyüttü, PKK'yı büyüttü.' Bu beyaz Toros'la aklınca tehdit yapıyor. Beyaz Toros'la aklınca göz korkutuyor, önündeki beyaz Toros'u da sosyal medyasından paylaşıyor. Bunu söyledim, 'Kimi tehdit ediyorsun?' dedim. 'Ey Erdoğan, bu adamın arkasında nasıl duruyorsun?' dedim. 'HSK, görmüyor musun? Ne demek beyaz Toros? Utanılacak bir şeyle nasıl övünüyor, bizi nasıl tehdit ediyor?' dedim. Akşamüstü profil resmini değiştirmiş” şeklinde değerlendirdi.
