

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar:
Aziz milletim, değerli sanat temsilcileri, sevgili gençler ve kıymetli misafirler, hepinizi yürekten selamlıyorum. Kütüphane 5.0 konferansı vesilesiyle millet kütüphanemizde sizlerle bir araya gelmekten büyük mutluluk duyuyorum.
Ülkemize ve insanlığa katkı sunan tüm isimleri rahmetle anarken, ömrünü kütüphaneciliğe adamış olan herkese teşekkürlerimi iletiyorum.
Kütüphanecilik alanında 1300 yıllık köklü bir geçmişimiz bulunmakta. Bu alandaki birikimimiz oldukça derin. İmar ettiğimiz devletlerde, şehirlerde kitap ve bilginin her zaman merkezî bir role sahip olduğunu vurgulamak isterim.
İster cami, ister vakıf veya medrese kütüphanelerimiz, dini ve pozitif bilimlerde güvenilir bilginin temellerini atmışlardır. Bu bilgi ve yöntemlerle kütüphanelerin kurulmasına öncülük edenler, tarihe önemli katkılar sağlamıştır. Geçmişe baktığımızda, bilime değer verdiğimiz her dönem, dünya tarihi açısından büyük başarılar kazandığımız bir dönem olmuştur. Huzurumuzu ve refah seviyemizi bu sayede arzuladığımız seviyeye ulaştırdık. Ama ilimle olan bağımız zayıflayınca, gücümüzü kaybetmiş ve takip edilen bir ülke konumuna düşmüştük.
“KÜTÜPHANELERİMİZ İLİM HAYATIMIZA DAMGA VURDU”
Değerli kitapseverler, cami ve medrese kütüphanelerinin yanı sıra, 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bağımsız kütüphaneler de yükselişe geçti. Bu kütüphaneler, uzun yıllar ilim hayatımıza damga vurmuş, halkın tamamına açık olan bu bilgi hazineleri, araştırmak isteyen herkesin erişimine açıktı. Ne yazık ki, cumhuriyet döneminde maziden kopuş olarak değerlendirilen tek parti yıllarında bu zengin mirası yeterince değerlendiremedik. Kütüphanelerimiz, tek parti zihniyetinin uygulamaları ile sadece taş yığınlarına dönüştü. Gençlerin geçmişle olan bağı zayıflatılarak, medeniyetlerine yabancılaştırıldı. Belirli bir nesil, ne doğulu ne batılı olabildi, her iki taraf arasında kayboldu. Tüm bu olumsuzluklara rağmen yeniden ayağa kalkmayı başardık.
“BURAYI DÜNYANIN EN BÜYÜK 3. KÜTÜPHANESİ HALİNE GETİRDİK”
Okul öncesinden doktoraya kadar tüm eğitim kurumlarımızla, kütüphanelerimizle ve gençlik merkezlerimizle her geçen gün çıtayı yükseltiyoruz. Kütüphanecilik mirasımızı yaşatmaya ve geliştirmeye devam ediyoruz. Cumhurbaşkanlığı olarak bu sürece liderlik ediyoruz. 5 yıl önce millet kütüphanemizi ülkemize kazandırdık. 140 milyon 700 bin kaynak ile burayı dünyanın en büyük üçüncü kütüphanesi haline getirdik. 300 milyondan fazla elektronik kaynağı araştırmacıların hizmetine sunduk.
Millet kütüphanemiz, tüm vatandaşlarımızın faydalanması için açıldı. Geçtiğimiz yıl 2 milyona yakın ziyaretçi ağırlayarak dünya sıralamasında 3. sıraya yerleştik. Bu yıl Ekim ayı itibarıyla toplamda 8 buçuk milyon ziyaretçiyi misafir etmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Özellikle lise ve üniversite öğrencilerinin bu kütüphaneye ilgi göstermesi, bizleri memnun ediyor. Evlatlarımız her sabah kütüphaneye gelmek için adeta birbirleriyle yarışıyor. Gençlerimize günde iki öğün çorba, 15 çeşit içecek ve kek sunarak toplamda 5 milyon 907 adet ikramda bulunduk. Son 5 yılda millet kütüphanesinde 46 büyük sergiye ev sahipliği yaptık. 2024 yılı sonunda ise Kültür Bakanlığı'na bağlı kütüphanelerdeki üye sayısını 6.7 milyona, kitap sayısını da 25 milyona çıkararak tüm zamanların rekorunu kırmayı hedefliyoruz.
“8 ŞUBAT ZİHNİYETİ BİNLERCE ESERİ ÇÖPE ATTI”
2026'da açılacak yeni kütüphanelerle oturma alanını 800 bin metrekareden 1 milyon metrekareye ulaştırmayı planlıyoruz. İki yıl önce büyük yürüyüşümüzde yeni bir safha olarak tanımladığımız Rami Kütüphanesi'nin açılışını gerçekleştirdik. Bu kütüphane, sosyal donatıları, atölye çalışmaları ve kültür sanat etkinlikleri ile yaşayan bir merkeze dönüşmüştür. 40 bin eserin durumu gözden geçirilmiş ve 27 bin eserin temizlik çalışması yapılmıştır. 28 Şubat döneminin ruhsuz zihniyetinin kurbanlarından biri de İstanbul Üniversitesi kütüphanesindeki tarihi eserlerdir. O dönemde nadir eserlerden oluşan birçok kitap çöpe atılmıştır. Tüm olumsuz ithamlara rağmen Atatürk Kütüphanesini yeniden inşa ettik. Yakın zamanda bir yeniliğe imza atarak hastane kütüphanesini de hizmete açtık.
“KENDİSİNE TAVSİYEM, BİZ AZ SÖYLEDİK O ÇOK ANLASIN”
Sizlerin önünde gündeme getirmek istemezdim ancak siyasetçiler olarak saldırılar karşısında siyasi kurumun itibarını korumak önemlidir. Ana muhalefet liderinin söylemlerini üzüntüyle takip ettim. Türkiye'nin ikinci büyük partisinin genel başkanı mı, yoksa ayarları bozulmuş hakaret otomatı mı, bu belirsiz. Türkiye böyle bir siyasi üslubu hak etmiyor. Zihin dar olunca, akıl kendini beğenmiş olur; dilin de freni kaybolur. Zihni ile dili arasındaki bağı kopmuş zavallı bir şahsiyet var. Bu kişi, her gün yalanlar söyleyerek, herkese iftiralar atarak, meydanlarda yaptığı hakaretlerle giderek saldırgan bir hale geliyor. Bu zehirli söylemlerle milletimizi suçlamaya asla müsaade etmeyeceğiz. Kendisine tavsiyem, az söyledik ama o, çok anlasın.



