

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, İstanbul'da gerçekleştirilen TRT World Forum 2025 kapsamındaki “Stratejik Özerkliğin İnşası, Türkiye ve Küresel Savunma Paradigması” panelinde konuştu. Bu yıl dokuzuncusu düzenlenen forum, İstanbul'daki bir otelde başladı ve iki gün boyunca küresel meselelerin ele alınacağı bir platform sundu. Forumun açılışını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaptı ve ardından Yılmaz, 'Stratejik Özerkliğin İnşası: Türkiye ve Küresel Savunma Paradigması' başlıklı oturumda açılış konuşmasını gerçekleştirdi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Türkiye'nin uluslararası savunma perspektifine dikkat çekerek, “Türkiye şu an bir güç olarak varlığını sürdürüyor ve küresel çapta anlamlı bir yapı inşa ediyor. Bağımsız politika yaklaşımlarımızla yapıcı bir rota çizmek istiyoruz. Ülkeler savunma kapasitelerini artırmaya devam ediyor. NATO'nun kolektif güçleriyle, özellikle müttefiklerimizle burada teknoloji alanında yenilikler görüyoruz. Stratejik özerkliğin birlikte var olabileceğini gözlemliyoruz ve bu konuda uluslar için bir model oluşturuyoruz. Güçlenmeden bağımlılık olmadan yönetebileceğimizi de kabul ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“Savunma ürünlerinde yüzde 20'den yüzde 80'e artış gördük”
Küresel anlamda güçlü olmanın önemine değinen Yılmaz, “Bugün artık sadece kendimizin güçlü olması yetmiyor, aynı zamanda üretim gerçekleştirmemiz gerekiyor. Bu anlayış, Türkiye'nin stratejik özerkliğinin temeli olarak öne çıkıyor. Güç olmadığı sürece adaletin sürdürülemeyeceğini görmekteyiz. Özellikle Gazze ve Suriye örnekleri üzerinden, Türkiye'nin tarihi tecrübeleri uluslararası kuruluşların limitlerini aşmış durumdadır. Son yıllarda Türkiye bu bakış açısını politikalarına yansıtmıştır. Savunma ürünlerinde yüzde 20'den yüzde 80'e bir artış gözlemledik. 21. yüzyılda en kritik sektörlerde bu değişimi yaşadık. Donanım dışında, Türkiye'nin savunma sektörü ulusal bir dili de benimsemiştir. 250 binden fazla şirket ve binlerce genç profesyonelle ilerlemekteyiz. 180'den fazla ülke ile iş birliği yapmaktayız. Türkiye'nin savunma gücü 7 milyar dolardan çok kısa bir sürede 10 milyar doların üzerine çıkmıştır. Bu süreçte, değer artırıcı ekonomi hedeflerimize doğru ilerlediğimizi görmekteyiz” şeklinde konuştu.
“Yerli sistemlerimiz stratejik bağımsızlığımızı temsil ediyor”
Savunma sanayisindeki yerli üretimin önemine değinen Yılmaz, “Savunma sektörü, yalnızca güvenlik için değil, aynı zamanda bağımsızlık politikaları açısından da kritik bir öneme sahiptir. Türkiye’de araç üretimi yeniden başlamış olup, küresel düzeyde ciddi bir ilerleme kaydedilmiştir. Yerli sistemlerimiz; Bayraktar, HÜRJET, ATAK, TCG Anadolu, ATMACA ve GÖKDOĞAN gibi platformlar sadece teknik başarılarımızı değil, aynı zamanda stratejik bağımsızlığımızı da simgeliyor. İlk Altay tankları Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teslim edilerek, Türkiye’nin savunma modernizasyonu çabalarında tarihi bir dönüm noktasına ulaşıldı” dedi.
Türkiye’nin terörle mücadelesine ve bölgesel güvenliğe ilişkin de açıklamalar yapan Yılmaz, “FETÖ, PKK ve DEAŞ gibi sürekli devam eden tehditlerle başa çıkarak bölgesel güvenliği sağladığımızı görmekteyiz. Türkiye, gelişmiş savunma mekanizmalarıyla diplomatik alanda yeni bir seviyeye geçiş yapıyor. Rusya ve Ukrayna arasındaki görüşmelerden başlayarak, Karadeniz'e sağlanan yeşil tedariklerle Türkiye, çatışma sonrası istikrarın sağlanması ve yeniden inşasına katkı sağlıyor. Bunun yanı sıra insani yardımlar ve ateşkesler aracılığıyla Türkiye, güvenlik ve politikanın birbiriyle çelişmediğini, aksine birbirini destekleyerek ortak bir sorumluluk ortaya koyabileceğini gösterebiliyor” şeklinde konuştu.
“Maalesef Netanyahu yönetimi, mevcut kırılgan ateşkesi bozma çabası içinde ve sürekli bahaneler arıyor”
İsrail’in Gazze'ye yönelik saldırılarına dair de görüşlerini paylaşan Yılmaz, “Maalesef Netanyahu yönetimi, mevcut kırılgan ateşkesi bozma girişiminde ve sürekli bahaneler uydurmaktadır. Uluslararası toplum, müdahale için gecikmiş durumdadır ve insani yardım için barışçıl bir ortam yaratmakta yetersiz kalmıştır. Uzun vadede, Gazze'nin yeniden inşasında gecikmeler yaşanmakta, durum oldukça kırılgı halini korumaktadır. Uluslararası toplulukta katkıda bulunan ülkeler, bu anlaşmanın bozulmasına katkı sağladığı bilincinde olmalıdır. Türkiye olarak üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz, ateşkesi güçlendirmek ve insani yardımları yeterli şekilde sağlamak için çaba sarf ediyoruz” açıklamasında bulundu.
Yılmaz, “Türkiye olarak tek başımıza daha adil bir dünya oluşturamayız. Müttefiklere ihtiyacımız var; daha fazla uluslararası diyaloğa, iş birliğine ve katılımcılara ihtiyaç duyuyoruz. Bu yeni düzen, tek bir merkezi güçten doğmayacak, iş birliğiyle ilerlememiz gerekecek. Bu nedenle uluslararası toplantıların düzenlenmesi ve farklı bakış açılarını öğrenmek, bölgemizin ve küresel durumların geleceği açısından son derece önemlidir” şeklinde sözlerini tamamladı.



