reklam
reklam
DOLAR41,3246% 0.07
EURO49,0565% 0.34
STERLIN56,4988% 0.25
FRANG52,4224% 0.1
ALTIN4.872,66% 0,32
BITCOIN116.593,08-0.188
reklam

Dolandırıcıların Yeni Tuzakları: Maaşının Yarısını Kaptırdı

Yayınlanma Tarihi : Google News
Dolandırıcıların Yeni Tuzakları: Maaşının Yarısını Kaptırdı
reklam

İstanbul'da yaşayan H.K., bir sabah cep telefonuna gelen aramayla dolandırılacağını fark etmeden hareket etti. Karşıdaki kişi, kendini yatırım danışmanı olarak tanıtarak Türkiye Varlık Fonu'nun kazandıran hisselere destek olduğunu ve çeşitli özel şirketlerin hisselerinde önemli yükselişler yaşandığını aktarıyordu.

H.K., başta bu konuşmaları dikkate almadı. Ancak dolandırıcı, onun doğum tarihi, yaşadığı ilçe ve özel kimlik bilgilerini eksiksiz bir şekilde söyleyince durum değişti. “Adımı, soyadımı geçtim, doğum yılımı ve kimlik bilgilerimi en ince ayrıntısına kadar söylediler. Bu kadar bilgiye nasıl ulaştılar bilmiyorum; ister istemez güvendim” diyen H.K., dolandırıcıların psikolojik etkisine kapıldığını ifade etti.

TELEFONLA BAŞLADI, WHATSAPP'TA DEVAM ETTİ

İletişim kısa sürede WhatsApp'a taşındı. Kendini tanıtan kişi, hem kendi numarasından hem de Türkiye Varlık Fonu'nun logosunu taşıyan farklı bir profilden mesajlar gönderdi. Bu ikinci profil, 'Türkiye Varlık Fonu Canlı Destek Hattı' adını taşıyordu ve H.K. ile bu hesap üzerinden yazışmalar yapıldı. Bu durum, dolandırıcıların gerçekten bir kamu kurumu adına çalıştığı algısını pekiştirdi.

“Canlı destek hattıyla bile konuştum. Bana belgeler, grafikler gönderdiler. Dolandırıldığım hiç aklıma gelmedi” diyen H.K., yaşadığı güven duygusunun nasıl bir tuzağa dönüştüğünü fark ettiğinde artık çok geçti.

UYGULAMA YÜKLETTİLER, SAHTE MAKBUZ GÖNDERDİLER

H.K.'ya, borsa takibi yapılabilen bir mobil uygulama indirttiler. Uygulama üzerinden bir şirkete ait hisse senedinin sürekli yükseldiği grafiklerle gösterildi. İlk adım olarak 10 bin TL yatırması istendi ve H.K. ATM üzerinden bu parayı belirtilen hesaba gönderdi. Ardından Türkiye’deki bir bankanın logosunu taşıyan sahte bir makbuz görseliyle “işlemin tamamlandığı” mesajı gönderildi.

Kısa bir süre sonra yeniden ulaşılan H.K.'ya, yatırım yapılan hissenin “ivme kazandığı” ve “önümüzdeki haftaya kadar ikinci bir yatırımla daha büyük kazanç elde edilebileceği” söylendi. Bu kez 20 ila 30 bin TL arasında ek bir yatırım önerildi. Hatta iki ay içinde toplamda 200 bin TL kazanç garanti edildi.

“Yatırımın önü açık dediler. 'İki ay sonra 200 bin liraya kadar çıkacak. İstersen şimdi çekilebilirsin ama kazanç yeni başlıyor' diye bastırdılar” diyen H.K., tam bu aşamada yakın çevresine danışarak dolandırıldığını fark etti.

“DEVLET KURUMU ENDONEZYA'DAN MI ARAYACAK?”

H.K. tüm yaşananları şöyle özetledi:

— Bu yatırım sürecini kız kardeşimle paylaşmıştım. O başından beri şüpheyle yaklaşıyordu ama ben pek ciddiye almadım. Daha sonra durumu yeğenime anlattı. O da hemen beni aradı ve konuştuğum kişilerin telefon numaralarını istedi. Ben de biri “devlet kurumu hattı”, diğeri de “görevli kişinin özel numarası” dedim.

— Israrla numaraların ekran görüntüsünü atmamı istedi. Verdiğim numaraları kontrol ettiğinde şoke oldum: Biri Endonezya, diğeri İngiltere numarasıydı. Yeğenim çok sinirlendi. “Devlet kurumu seninle Endonezya'dan mı iletişime geçecek? Buna nasıl inanırsın?” dedi. Hemen engellememi, artık hiçbir şekilde yazışmamamı ve konuşmaları silmememi söyledi. O an gerçeği fark ettim ama iş işten geçti… Emekli maaşımın yarısını kaptırdım.

'VERİLER, KARANLIK AĞLARDA SATIŞA ÇIKARILIYOR'

Adli bilişim uzmanı Prof. Dr. Ali Murat Kırık, dolandırıcıların ellerine geçen kişisel bilgilerin çoğunlukla geçmiş yıllarda yaşanan büyük veri sızıntılarından kaynaklandığını belirtti. Kırık’a göre, özellikle kamu kurumları, bankalar, GSM operatörleri ve online alışveriş platformlarından sızdırılan veriler karanlık ağlarda satışa çıkarılıyor. Bu veri paketlerinde ad, soyad, doğum tarihi, adres ve hatta T.C. kimlik numarası gibi son derece hassas bilgiler yer alabiliyor.

Dolandırıcıların bu bilgileri kullanarak hedef kişilerin güvenini kazanabildiğine dikkat çeken Kırık, “Vatandaşın, kimlik bilgilerini bilen birinin kurum adına konuştuğuna inanması oldukça doğal. Bu durum psikolojik olarak güven duygusunu tetikliyor. İnsanlar 'Beni bu kadar yakından tanıyorlarsa mutlaka resmi bir yetkilidir' algısına kapılabiliyor” dedi.

Bu dolandırıcılıkların artmasının en önemli nedeni insanların kısa yoldan zengin olma isteğidir. Özellikle ekonomik belirsizlik dönemlerinde insanlar yatırım fırsatlarına daha açık hale geliyor. Dolandırıcılar da “borsada yükselen hisseler” veya “kripto para fırsatları” gibi konular üzerinden insanları cezbediyor. “Devlet destekli” gibi ifadeler ise güven unsurunu daha da güçlendiriyor. İnsan psikolojisi, yüksek kazanç vaadi karşısında rasyonel düşünme becerisini ikinci plana atabiliyor. Dolandırıcılar bu zayıflığı çok iyi bildikleri için “kaçırılmayacak fırsatlar” sunuyorlar. İnsanlar büyük bir kazancı kısa sürede elde edebileceğini düşündüğünde riskleri sorgulamak yerine hemen harekete geçmeye yöneliyor.

Prof. Dr. Ali Murat Kırık

'KAMU KURUMLARININ BU KONUDA DAHA AKTİF BİR ROL ÜSTLENMESİ GEREKİYOR'

“Türkiye Varlık Fonu gibi finansla ilişkili ve güçlü bir kurumun adının geçmesi, vatandaşların zihninde resmiyet algısını pekiştiriyor” diyen Prof. Dr. Ali Murat Kırık, “Kamu kurumlarının bu konuda daha aktif bir rol üstlenmesi gerekiyor. Öncelikle kurum isimlerinin yasa dışı kullanımına karşı düzenli olarak kamuoyu bilgilendirmesi yapılmalı” ifadelerini kullandı.

Ayrıca, kurumların internet sitelerinde resmi iletişim kanallarının açıkça belirtilmesi gerektiğine de dikkat çeken Kırık, “Vatandaşlara başka hiçbir kanala güvenmemeleri gerektiği anlatılmalıdır. Gerektiğinde sosyal medya platformlarıyla işbirliği yapılarak sahte hesaplar hızlı bir şekilde kapatılmalıdır” dedi.

DOLANDIRICILARA KAPTIRILAN PARA GERİ ALINABİLİR Mİ?

Bilişim Hukuku Uzmanı Avukat Sefa Karcıoğlu, dijital dolandırıcılık mağdurlarının parasını geri alma süreçlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Karcıoğlu, mağdurun kaybettiği parayı teorik olarak geri alma ihtimalinin bulunsa da pratikte bu sürecin oldukça zor ve karmaşık olduğunu belirtti.

“Dolandırıcılar, elde ettikleri paraları farklı banka hesapları üzerinden hızla geçirerek izlerini kaybettiriyor” diyen Karcıoğlu, paranın yatırıldığı hesapların hızlı şekilde tespit edilmesi durumunda bloke işlemleriyle bir miktarın kurtarılabileceğini, ancak bunun zamanla yarış gerektiren bir süreç olduğunu vurguladı.

TAZMİNAT DAVASI AÇILABİLİR AMA…

Mağdurların, maddi zararlarını karşılamak için tazminat davası açma hakkı da bulunduğunu belirten Sefa Karcıoğlu, “Fakat dolandırıcının kimliği tespit edilemiyorsa ya da yurt dışındaysa bu süreç çoğu zaman sonuçsuz kalabiliyor” dedi. Devletin, bireysel dolandırıcılık vakalarında doğrudan maddi tazminat sunduğu bir mekanizma bulunmadığını söyleyen Karcıoğlu, “Ancak emniyet birimleri ve BDDK gibi kurumlar vatandaşları bilinçlendirmek için düzenli uyarılar yapıyor. Önleyici tedbirler, maddi kayıpların yaşanmasını engellemede en etkili yol” ifadelerini kullandı.

YAZIŞMALAR ASLA SİLİNMEMELİ

Sefa Karcıoğlu, dijital dolandırıcılık vakalarında delil olarak kullanılabilecek materyaller hakkında da önemli bilgiler paylaştı. Karcıoğlu, mağdurların elindeki WhatsApp yazışmaları, ekran görüntüleri ve ses kayıtlarının mahkemede delil olarak değerlendirilebileceğini belirtti.

Mahkemelerin bu tür dijital materyalleri bilirkişi incelemesine tabi tuttuğunu vurgulayan Karcıoğlu, “Dolandırıcılığın nasıl gerçekleştiği, yazışmalar ve telefon incelemesiyle ortaya çıkar. Bu nedenle mağdurların, özellikle dolandırıcıyla yapılan konuşmaları ve para transferlerine dair belgeleri silmemesi büyük önem taşıyor” dedi.

YURT DIŞINDAKİ DOLANDIRICILARA DA ULAŞILABİLİR

Karcıoğlu, dolandırıcının yurtdışında bulunmasının süreci zorlaştırdığını ama hukuki yolları tamamen kapatmadığını söyledi. Türkiye’nin birçok ülkeyle adli iş birliği anlaşmaları bulunduğunu belirten Karcıoğlu, “Süreç uzun ve karmaşık olabilir, ancak bu dolandırıcının cezalandırılamayacağı anlamına gelmez. Yasal süreçler yurtdışına kadar uzanabilir” ifadelerini kullandı.

Dolandırıcının bir terör örgütüyle bağlantısının tespit edilmesi halinde, iyi niyetle kandırılarak para gönderen bir kişi “terörün finansmanı” gibi ağır bir suçla suçlanabilir mi? Bu durumda mağdur yine de ceza sorumluluğu taşıyabilir mi?

Sefa Karcıoğlu, iyi niyetle para gönderen bir kişinin otomatik olarak “terörün finansmanı” suçundan cezalandırılmasının mümkün olmadığını belirtti. “Suçun oluşması için kasıt gerekir” diyen Karcıoğlu, “Kanun, bu suçun oluşması için kişinin paranın terör amaçlı kullanılacağını bilerek ve isteyerek hareket etmesini şart koşar. Yani sadece dolandırılmış olmak ya da kazanç sağlamak amacıyla para göndermek, tek başına ceza sorumluluğu doğurmaz” dedi.

HER OLAY AYRI DEĞERLENDİRİLİR, İHMALKÂRLIK SORUŞTURMA KONUSU OLABİLİR

Ancak Sefa Karcıoğlu, uygulamada her olayın ayrıntılı olarak incelendiğini, özellikle şüpheli davranışlar, açık ihmalkârlık ya da dolandırıcılara farkında olmadan yardım eden işlemlerin soruşturma konusu olabileceğini ifade etti.

Böyle bir durumla karşılaşan vatandaşlara önemli uyarılarda bulunan Karcıoğlu, “Tüm yazışmalar, dekontlar ve ekran görüntüleri mutlaka saklanmalıdır. Telefonda hiçbir kayıt silinmemeli. Banka ve emniyetle derhal iletişime geçilmeli. Gerekirse bir ceza avukatına başvurarak süreç profesyonelce yürütülmelidir” dedi.

Bilişim Hukuku Uzmanı Av. Sefa Karcıoğlu, kimlik bilgileriyle yapılan dolandırıcılık olaylarının Türk Ceza Kanunu'na göre “nitelikli dolandırıcılık” kapsamında değerlendirildiğini belirtti. Özellikle bilişim sistemleri aracılığıyla işlenen dolandırıcılıkların cezasının daha ağır olduğunu vurgulayan Karcıoğlu, kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde elde edilmesi ve kullanılmasının da ayrı bir suç teşkil ettiğini ifade etti. Sahte sosyal medya hesaplarında kamu kurumlarının adının veya logosunun kullanılması ise “resmî belgede sahtecilik” ve “kurumu taklit” suçları kapsamında ele alınıyor.

Karcıoğlu'na göre, bu tür eylemler birden fazla suç unsurunu barındırdığı için cezai yaptırımlar katlanıyor. Nitelikli dolandırıcılık suçunda 4 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezası öngörülürken; kişisel verilerin ihlali 2 ila 4 yıl, resmî belgede sahtecilik ise 2 ila 8 yıl arasında hapis cezasına neden olabiliyor. Bu suçlar birlikte işlendiğinde, failler çok daha ağır hukuki sonuçlarla karşı karşıya kalabiliyor.

reklam

YORUM YAP