

Gazze Şeridi'ndeki trajedi, yalnızca sınırlı bir çatışma değil, aynı zamanda insanlığın ortak vicdanına bir yara açan sürekli büyüyen bir insani felaket olarak görülmelidir. İsrail'in uzun süredir yürüttüğü bombardımanlar; kadınları, çocukları ve yaşlıları hedef alarak şehirleri yaşanmaz hale getirmiştir. Açlık, susuzluk ve salgın hastalık tehditleri Gazze'yi kapsamlı bir insani çöküşe sürüklemektedir. Bugüne kadar çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 61 binden fazla Filistinli, İsrail saldırıları sonucu hayatını kaybetmiştir. Bu tablo, yalnızca savaşın değil, aynı zamanda sistematik bir yok etme politikasının da net bir göstergesidir. Karşılaşılan bu vahim durum karşısında dünyanın sessizliği ve tepkileri, acıyı daha da derinleştirirken zulmün devamı için zemin hazırlamaktadır. Batı dünyasının diğer krizlerde hızlı hareket ederken Gazze'ye karşı sergilediği çelişkili yaklaşım, iddia edilen ilke ve kurallara dayalı uluslararası düzenin güvenilirliğini zedelerken, Ukrayna kriziyle gösterilen hızlı ve kapsamlı hassasiyetin Gazze'deki vahşete de yansıması durumunda bugün bambaşka bir tablo ile karşılaşabileceğimiz gerçeğini tüm gözler önüne sermektedir. İsrail'in herhangi bir yaptırım olmaksızın hareket etmesi, uluslararası hukukun ve insan hakları normlarının aşındığını göstermektedir.
TÜRKİYE BAŞINDAN BERİ DEVREDE
Gazze'deki kriz, uluslararası toplumun temel insani değerleri savunup savunamayacağı konusunda bir test niteliğindedir.
Türkiye, Gazze'deki mezalimi sona erdirmek için kararlı ve tutarlı bir duruş sergilemiştir.
AFAD, Kızılay ve sivil toplum kuruluşları sahada aktif olarak çalışmakta; tüm zorluklara rağmen, bölgedeki kardeş ülkelerin desteği ile gıda, ilaç ve tıbbi malzemeler bölgeye ulaştırılmaktadır.
Gazzeli yaralılar Türkiye'de tedavi edilmek üzere tahliye edilmektedir.
Diplomatik alanda Birleşmiş Milletler ve İslam İşbirliği Teşkilatı nezdinde ateşkes çağrılarımız sürmektedir; Filistinli gruplar arasında arabuluculuk çabalarımız devam edilmektedir.
BÖLGENİN TAMAMI TEHDİT ALTINDA
25 Haziran'da düzenlenen NATO Zirvesi'nde, kırılgan ateşkesin kalıcı barışa dönüştürülmesi gerektiğini vurguladım ve 'Gazze'nin kaybedecek zamanı yok' uyarısında bulundum.
İsrail'in uluslararası hukuku hiçe sayan saldırılarını ve toplu cezalandırma politikalarını açıkça soykırım olarak tanımladım. Katar'la birlikte bölge ülkeleriyle insani erişim, ateşkes müzakereleri ve yeniden inşa konularında yakın işbirliği içindeyiz.
Katar'ın insani yardım sağlama ve katliamların durdurulmasına yönelik diplomatik girişimlerdeki öncü rolünü takdir ediyoruz.
Gazze'deki şiddet, sadece Filistin halkını değil, bölgenin istikrarını da tehdit etmektedir. İsrail ile İran arasındaki gerilim, geniş çaplı bir çatışma riskini artırmaktadır. Krizin derinleşmesi, yeni göç dalgaları, radikalleşme ve enerji güvenliği üzerinde ciddi tehditler oluşturmaktadır.
ÇÖZÜM YOLLARI AÇIKTIR
Gazze meselesi, insani bir krizden öte, aynı zamanda küresel güvenlik ve barış için de stratejik bir konudur. Çözüm yolları app olarak açıktır.
Öncelikle derhal ateşkes ilan edilmeli ve tüm saldırılar koşulsuz olarak durdurulmalıdır.
Gıda, su ve tıbbi yardımın engelsiz ulaştırılacağı insani koridorlar açılmalı; sivillerin korunması için uluslararası mekanizmalar oluşturulmalıdır.
Türkiye, bu sürecin düzenleyici aktörü olmaya hazırdır.
Savaş suçları ve insan hakları ihlalleri, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı nezdinde soruşturulmalı; failler hukuk önünde hesap vermelidir.
İsrail tarafından kıskaca alınan UNRWA başta olmak üzere yardım kuruluşlarına sürdürülebilir kaynaklar sağlanmalıdır.
İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM OLMALI
Gazze'nin yeniden imarı, yalnızca yıkılan binaların inşasından ibaret kalmamalı; eğitim, sağlık, altyapı, ekonomik kalkınma ve siyasi temsil haklarını da güvence altına alan kapsamlı bir sürece dönüşmelidir.
Bu süreç, yerel halkın doğrudan katılımıyla ve Birleşmiş Milletler ile bölgesel örgütlerin denetiminde yürütülmelidir. Kalıcı barışın temeli, bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin devletinin tanınmasından geçmektedir.
İki devletli çözüm, bölgede barış ve istikrarın anahtarıdır.
İNSANLIĞIN GELECEĞİ ATILACAK ADIMLARA BAĞLI
Gazze'de yaşananlar, savaşın hakikatin peşinde koşanları da hedef aldığını bir kez daha ortaya koymaktadır. Son aylarda pek çok gazeteci katledilmiştir. Özellikle Al Jazeera'nin yaşadığı kayıplar, basın özgürlüğüne karşı yapılan en ağır saldırılardandır. Onların anısı, adalet arayışının simgesi olacaktır.
Filistin ve Gazze meselesi, sınırların ötesinde insanlığın ortak sınavıdır. Bosna ve Ruanda'da yaşananlara duyarsız kalındığında, insanlık onurunun ne gibi ağır bedeller ödediği aklımızdan çıkmamalıdır. Barışı gerçekleştirmek için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Tarih, kimlerin harekete geçtiğini ve kimlerin Gazze'deki zulme sırtını döndüğünü kaydedecektir. Gazze'nin kaybedecek zamanı yoktur. İnsanlığın geleceği, bugün atılacak adımların cesaretiyle şekillenecektir. ANKARA