

İstanbul'daki zehirlenme olaylarının ardından, İstanbul Valisi Davut Gül liderliğinde düzenlenen 'Gıda Güvenliği Toplantısı' gerçekleştirildi. Toplantıda, İstanbul’daki gıda güvenliği ile ilgili yürütülen faaliyetler, alınan önlemler ve denetimler ele alındı. İstanbul'daki tüm işletmelere, 24 saat kesintisiz ses ve görüntü kaydı yapma zorunluluğu getirildi ve bu kayıtların 30 gün süreyle saklanması istendi. Ancak bu kararın yasal olup olmadığı, özel hayatın gizliliğini ihlal edip etmediği gibi sorular gündeme geldi. Avukatlar, konuyla ilgili görüşlerini açıkladı.
‘Öncelik Kamu Sağlığıdır’
Sağlık Hukuku Bilirkişisi ve Avukat Gürsel Devrim İyim, bu kararın yasal bir dayanağı bulunduğunu belirtti:
“Bu yasal çerçeve, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ile belirlenmiştir. 5302 sayılı Kanun'un 30. Maddesi, valiliğe ‘il halkının huzur, esenlik, sağlık ve mutluluğu için gerekli önlemleri alma’ yetkisini vermektedir. Bu yasalara dayanarak valiliğin düzenleyici işlem yapması tamamen yasaldır. Kamu sağlığına ilişkin bu yetki, özel hayatın gizliliğinin ihlali olarak görülmemelidir. Kamu sağlığı ve güvenliği, sınırlı da olsa, özel hayatın gizliliğinin üzerinde tutulabilmektedir. Ancak özellikle konaklama yerlerinde bu durum mahremiyet haklarına saygı göstererek ele alınmalıdır.”
‘Ölçülü Olmayan Bir Karar’
Avukat Sinan Civriz, valiliğin kamu düzeni ve güvenliğini sağlama alanındaki yetkilerine dikkat çekti:
“Buna karşın, bütün idari kararların hukuka uygun olması gerekmektedir. Restoran ve kafe gibi halka açık alanlarda güvenlik kaygıları dolayısıyla görüntü kaydı uygulaması yaygın olsa da, bu durum sık sık hukuki tartışmalara neden olmaktadır. Ancak valilik kararı, 24 saat boyunca ses ve görüntü kaydı alınmasını ve bu kayıtların 30 gün süreyle saklanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu, bireysel hakların ihlali bağlamında Anayasal ve hukuki sorunlar doğuracaktır. Anayasa’nın 20. Maddesi ‘Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz’ demektedir.
Yemek Yerken Konuşulanlar
Restoranlarda yemek yerken konuşmalarının kaydedilmesi, açıkça kişinin hakkının ihlal edildiğini gösterir. Bunun yanı sıra, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'na da aykırılık söz konusudur. Genel anlamda bu kararın sebepleri, amaçları ve ölçülülüğü açısından hedefe hizmet etmediğini ve uygun olmadığını gözlemliyoruz. Daha etkili ve toplumsal vicdanı gözeten hijyen ve sağlık standartlarına dayalı düzenlemeler tercih edilmelidir.”
‘Temel Hak ve Hürriyetlere Müdahale’
Avukat Levent Karakoç ise, valiliğin kamu yararını gözetmesine rağmen ses kaydı almanın, Anayasa'nın özel hayatın gizliliğine dair 20. Maddesi ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ile belirlenen haklara müdahale olduğunu savunuyor:
“Bu karar, ‘kanun’ niteliğinde olmadığı için Anayasa, kişisel verilerin korunması ve özel hayatın gizliliği ile ilgili diğer hukuki düzenlemelere aykırılık teşkil eder. Herkesin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı Anayasa'nın 20. Maddesi ile güvence altına alınmıştır. Özel hayata müdahale, yalnızca milli güvenlik, kamu düzeni gibi meşru sebeplerle ve hukuka uygun mahkeme kararı ile mümkündür.”



