

Kürtün ilçesine bağlı Cami Yanı Mahallesinde yıllardır süren bu benzersiz zanaat, geri dönüşümün en sanatsal örneklerinden birini oluşturuyor. Hurdalardan toplanan eski musluklar, bataryalar ve pirinç gibi atık metaller yüksek ateşte eritilerek sıvı hale getiriliyor. Ustalar, Harşit Çayı'nın yatağından topladıkları özel kumu kullanarak zillerin kalıplarını titizlikle hazırlıyor. Eritilen sıcak metal, ustaların ayaklarıyla çiğneyerek sıkılaştırdıkları kum kalıplara dökülerek zilin ilk hali oluşturuluyor.
Bu zanaatı özel kılan en önemli aşama, “akort” olarak bilinen ses ayarlamasıdır. Her bir zil, arzu edilen net ve yankılı sesi vermesi için ustalar tarafından özel tekniklerle ayarlanıyor. Geleneksel olarak büyükbaş ve küçükbaş hayvanların boynuna takılan ziller, son dönemlerde otantik dekorasyon objeleri olarak da büyük ilgi görüyor.
Kürtün'de kuşaktan kuşağa aktarılan bu zanaat, mahalle sakinlerinin en önemli geçim kaynaklarından biri olmayı sürdürüyor. Üretilen ziller, Türkiye'nin farklı illerine gönderilmesinin yanı sıra bazı Avrupa ülkelerinde de ilgi görüyor.
Kürtün'den Dünyaya Yayılacak Melodi
Ustaların atık malzemelerden yaptığı bu sanat eserleri, hem sürdürülebilir bir üretim modeli sunuyor hem de bölgenin kültürel mirasını geleceğe taşıyor.
UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras listesine aday gösterilebilecek bu zanaatla Kürtün'de hazırlanan ziller, atık metalin nasıl değerli bir melodiye dönüşebileceğinin etkileyici kanıtı olarak çınlamaya devam ediyor.
Mahallede 35 yıldır geleneksel zil üretimi yapan Salim Düzgün (53), “Bu sanat baba mesleği. 35 senedir yapıyorum. Eski hurda muslukları eritip çana, zile dönüştürüyoruz. Bu sanatı babamı seyrederek öğrendim. Artık alıştım, bu iş zor gelmiyor. Önce kalıp yapıp, sonra metalleri eritip kalıba döküyoruz. Bu sürecin tamamı ince işçilik gerektiriyor. Yaptığımız zilleri Türkiye'nin dört bir yanına gönderiyoruz. Yurt dışına da ihraç ediyoruz” şeklinde konuştu.
23 Yaşındaki Genç Usta: Emre Düzgün
Ailesiyle birlikte zil ustalığı yapan 23 yaşındaki Emre Düzgün, lise eğitimini tamamladıktan sonra babası ve amcasıyla bu işe başladığını belirterek, “Burada bir iki yıl kurs gördüm. Babam ve amcamdan öğrendim. Sosyal medya üzerinden satış yapmaya başladık. Daha önce araçla gezmek zorunda kalıyorduk, ama şimdi internetten satış yapmak oldukça kolaylaştı. Müşteri durumumuz gayet iyi. Ailemle birlikte dört kişi çalışıyoruz. Bu mesleği sürdüreceğim, ticarete ilgim vardı” ifadelerini kullandı.
Ses Ayarı Müşteri İsteğine Göre Yapılıyor
Eski muslukların zile dönüşme sürecini anlatan Düzgün, şunları söyledi:
“Muslukları Trabzon'dan alıyoruz. Parça halinde ısıtıp kırıyoruz. Ardından toprak demir potanın içine koyuyoruz. Bin derecelik ocakta fan ve körük sistemiyle kaynatıyoruz. Sonra kumdan yaptığımız kalıplarımıza modellerimizi diziyoruz. 40 modelimiz var. Her birinin ayrı kalıpları ve üstleri mevcut. Sarının ayarını yapıyoruz. Gerekirse bakır ya da çinko ekliyoruz. Daha sonra aktarma işlemi yapılır. Sonrasında model dönüşür ve tornada parlatıyoruz. Ötmesini sağlayan bir toka ekliyoruz. Sesinin ince ayarını müşteri isteğine göre yapıyoruz.”
Bulgaristan'a Zil İhracatı
Düzgün, genellikle Türkiye ve yurt dışına ürün sattıklarını ifade etti. “Çeşitli esnafa veriyoruz. Bazen perakende satış yapıyoruz, çobanlara ve hayvancılıkla uğraşanlara. İsteğe bağlı olarak ince ses ya da kalın ses üretiyoruz. Bulgaristan ve bazı Avrupa ülkelerine de gönderiyoruz. Türkiye'de zili ilk yaptığımda 20-23 santimlik ziller dökmeye başladım ve Bulgaristan'dan talep görünce ürünlerim oraya gitmeye başladı. Bu ziller genellikle deveye takılıyor ya da dekorasyon amacıyla kullanılıyor. Hepsinin farklı kullanım alanları var. Kimi oltalarda, kimisi hayvanlarda, kimisi evde, kimisi kapı zili olarak kullanıyor. İsteyen istediği gibi kullanabiliyor” dedi.
Genç usta Emre Düzgün, dede mesleğini sürdüreceğini belirterek, “Babam, dedemden öğrenmiş. Ben de babamla amcamdan öğrendim. Bu işi devam ettireceğim. Allah'a şükür, işimizden memnunuz. Zor bir meslek, herkesin yapabileceği bir iş değil” şeklinde konuştu.



