

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi (SCÜ) Öğretim Üyesi Dr. Fatih Kartal, Türkiye için 2050 ile 2100 yılları arasında önemli bir tehlikenin kuraklık olduğunu vurguladı. Dr. Kartal, “2050 ve 2100 yılına yönelik iklim modellemesi yaptık ve sıcaklık ortalamalarının giderek artacağını, bunun sonucunda da ciddi bir kuraklık riskiyle karşı karşıya kalacağımızı gösteren veriler elde ettik” dedi.
“İKLİM MODELLEMESİ YAPTIK, ORTAK MÜCADELE ŞART”
Küresel ısınma ve iklim değişikliği, tüm dünyada etkisini hissettirirken, bu krize karşı acil çözüm çağrıları gündeme geliyor. SCÜ Eğitim Fakültesi Coğrafya Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Fatih Kartal, Türkiye üzerindeki küresel ısınma etkilerine dikkat çekerek, ulusal ve küresel ölçekte etkili bir mücadele yürütülmesi gerektiğini ifade etti.
“DÜNYA İKLİMİNDE 1 İLA 1,5 DERECE ISINMA ÖNGÖRÜLÜYOR”
İklim krizinin ekonomik dengeleri olumsuz etkilediğini dile getiren Dr. Kartal, “Sadece Türkiye değil, dünya genelinde bir iklim krizi ile karşı karşıyayız. Araştırmalarımız, dünya ikliminde 1 ila 1,5 santigrat derece bir ısınma yaşandığını ortaya koyuyor. Bu ısınmanın birçok nedeni var, en önemli etken ise aşırı karbon salınımı. Fosil yakıtların kullanımındaki artış ve bununla birlikte bireysel atıkların çoğalması önemli bir rol oynuyor. Ayrıca, azot oksitler, karbondioksit ve metan gazlarının artışı da küresel ısınmayı tetikliyor. Bu durum, hem ekonomik hem de ekolojik dengeleri tehdit ediyor ve kuraklık gibi sorunları beraberinde getiriyor. Türkiye genelinde barajlarımızda ve göletlerimizde meydana gelen su azalması, tarımsal potansiyelimizi de tehdit ediyor” diye konuştu.
“2050 YILI KURAKLIK TEHDİDİ VAR”
Türkiye ve dünya iklimi üzerine yapılan son araştırmalar hakkında bilgi veren Kartal, “Ben iklim çalışmalarının bir parçasıyım. Sivas iklimi üzerine odaklandığımız yeni iki çalışmamız var. Bu çalışmalar Türkiye genelinde de genişletiliyor. 2050 ve 2100 yılına dair yaptığımız iklim modellemeleri, sıcaklık ortalamalarının giderek yükseleceğini ve bu durumun ciddi kuraklık problemlerini doğuracağını açıkça gösteriyor. Şu anda hissedilen mevsimsel değişiklikler var, ancak genel olarak toplum olarak ciddi bir kuraklık riski ile karşı karşıyayız” şeklinde konuştu.
“NÜFUS ARTIŞI DOĞAL KAYNAKLARI THREATİYOR”
Dr. Kartal, artan nüfusun doğal kaynakları tehdit ettiğini belirterek, “Küresel ısınmanın yarattığı sosyal ve ekonomik dengesizlikler, bitki ve hayvan türlerinin yer değiştirmesine ve sayılarının azalmasına yol açacaktır. Su tüketimi de artarak, gıda ürünlerinde kayıplara neden olabilecektir” dedi.
“YEŞİLLENDİRME PROJELERİ BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR”
İklim değişikliğine neden olan sera gazı etkisini azaltmak için daha fazla ağaçlandırma projelerine ihtiyaç olduğuna dikkat çeken Dr. Kartal, “Yenilenebilir enerji kaynaklarının, örneğin güneş ve rüzgar enerjisinin artarak kullanılması gerekiyor. Bu enerji kaynakları, karbon emisyonlarını en aza indirir ve küresel ısınmanın önlenmesine yardımcı olur. Ağaçlandırma projeleri, sera gazı emisyonlarının azaltılmasında önem taşımakta. Küresel düzeyde bu mücadele, tüm ülkelerin işbirliği ile yürütülmelidir” dedi.