reklam
reklam
DOLAR41,3880% 0.23
EURO48,6708% -0.31
STERLIN55,8327% -0.5
FRANG52,0211% -0.22
ALTIN4.902,29% 1,32
BITCOIN115.384,66-1.845
reklam

Marmara Denizi’nin Yüzeyini Kaplayan Tehlike: Vatandaşın Cebini Yakacak | 'Sıkıntılı Günler Bizi Bekliyor'

Yayınlanma Tarihi : Google News
Marmara Denizi’nin Yüzeyini Kaplayan Tehlike: Vatandaşın Cebini Yakacak | 'Sıkıntılı Günler Bizi Bekliyor'
reklam

Denizlerde 1 Eylül'den itibaren yeni av sezonu başladı. Balıkçılar “Vira Bismillah” diyerek ağlarını denize atarken, vatandaş da bol ve uygun fiyatlı balık beklentisi içerisindeydi. Ancak bu yıl bereketin önünde önemli bir engel var: Marmara ve körfezlerde hızla artan denizanaları. Hem balıkçıların ekmeğine hem de vatandaşın cebine tehdit oluşturan bu görünmez düşman, uzmanlara göre turizmi olduğu kadar Marmara Denizi’nin ekosistemini de risk altına alıyor.

Uzmanlar, denizanalarındaki artışın doğrudan balık popülasyonlarını hedef aldığını ve bu durumun balıkların azalmasıyla birlikte fiyatların yükselmesine neden olabileceğini dile getiriyor.

Gemlik Su Ürünleri Başkan Vekili Kadir Aksu, denizanalarının artışı ile birlikte balık fiyatlarının yükseleceğine dikkat çekerken, Muğla Sıtkı Koçman Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Nurçin Killi, denizanalarının balıklar üzerindeki “çifte darbe” etkisini Hürriyet.com.tr'ye anlattı.

“Müsilaj, deniz yüzeyinde oksijenin suya girmesini engelliyor. Denizanaları da yüzeyde bir engel oluşturuyor. Oksijen azaldıkça balık ölümleri başlıyor,” diyen Muğla Sıtkı Koçman Su Ürünleri Öğretim Üyesi Nurçin Killi, sözlerine şöyle devam etti;

“Marmara Denizi’nde en çok görülen balık türleri arasında lüfer, palamut, istavrit, hamsi, mezgit ve kefal yer alıyor. Özel bir özelliği var; hem Karadeniz hem de Ege türleri burada bulunuyor, bu sebeple balık türleri çeşitlilik gösteriyor. Denizanalarının balık türleri üzerindeki etkisi iki yönlüdür.”

“Denizanaları, balıkların larval döneminde beslenmeye alışık oldukları zooplanktonları tüketiyor ve böylece popülasyonda düşüşe neden olabiliyor. Ayrıca bazı balıkların yumurta ve larvalarını da yiyebiliyorlar. Bu iki etki, balık popülasyonu üzerinde ciddi bir baskı yaratıyor. Denizanalarının pelajik balık türlerini olumsuz etkilediği görülüyor; dip balıklarına ise pek etkisi yok. Ama doğadaki değişimler bu durumu etkileyebilir ve daha kötü sonuçlar doğurabilir.

BÜYÜK TEHLİKE OLUŞTURABİLİR

Aurelia sp. ve Rhizostoma pulmo, Marmara Denizi’nde en sık rastlanan ve en fazla popülasyona ulaşan türler arasında yer alıyor. Bu türlerin varlığı normal, ancak sayılarındaki artış ötrofikasyon ve aşırı avcılıkla ilişkilendiriliyor. Rhizostoma pulmo, 60-70 santim şemsiye çapına ulaşabilen büyük bir tür ve ağız kolları sayesinde denize girenler için tehlike arz edebiliyor. Aurelia sp. ise 30-35 santime kadar büyüyebilen bir türdür; ancak Rhizostoma daha büyük ve daha fazla yer kaplıyor.”


“BU CANLILARI BİZ KENDİMİZ ARTIRIYORUZ”

Killi, denizanalarının artışında insan kaynaklı birçok etken olduğunu belirtti ve devam etti:

“Denizanalarının çoğalma sebeplerinin büyük çoğunluğu insan kaynaklı. Aşırı kirlilik yükünün denizlere salınması bu duruma yol açıyor. Müsilaj, fitoplanktonik canlılar tarafından üretiliyor. Fitoplanktonların artmasıyla birlikte zooplankton da artıyor, bu da denizanalarının besin kaynağı oluyor.”

Denizlerimizden en yüksek verimi elde etmeye çalışırken, aslında onlara verdiğimiz zararın farkında değiliz. Aşırı avcılık denizanalarının artışına neden oluyor. Bu da, besin zincirinin en üstündeki büyük balık türlerinin yok olmasıyla sonuçlanıyor; fırsatçı denizanaları bu durumdan faydalanarak ekosistemi ele geçiriyor. Bu yüzden bu canlıları kendimiz artırıyoruz. Balıkçılar avcılık yaparken dikkatli olmalı ve kaçak avcılığın önüne geçmelidir.

DENİZLERİMİZİ KORUMAK ZORUNDAYIZ

Denizanalarının artışı, sadece balıkçıları değil, Marmara Denizi’nin ekosisteminin geleceğini de tehdit ediyor. Bu durum balık nesillerini tehlikeye sokarak hem balıkçılık ekonomisine hem de turizme zarar verebilir.

Killi, “İskelemizi, limanlarımızı ve yapay plajları artırdığımız sürece, denizlerimizin altındaki yapılar denizanaları için tutunma imkanı sağlıyor. Bu nedenle kıyılarımızı korumalıyız. Denizanası yığınları, balıkçıları olumsuz etkiliyor; bu da ek maliyet ve işgücü kaybına neden oluyor. Sonuçta ekonomik kayıplar meydana geliyor. Yapılacak tek şey, su sirkülasyonu ile müsilaj ve denizanası yığınlarının dağılmasını beklemek ve denizlerimizi korumak için gerekenleri almak.” sözleriyle uyardı.

VATANDAŞA 'DENİZE GİRMEYİN' UYARISI

Killi, denizanası yoğunluğunun sadece balıkları değil, insanları ve turizmi de olumsuz etkilediğini belirterek şu bilgileri paylaştı:

“İnsanlar ve tatilciler açısından bu durum büyük problemler oluşturuyor. 2 yıl önce İzmir körfezinde de benzer bir durum yaşanmıştı. Yoğun denizanaları yüzünden tatilcilerin planları alt üst olmuştu. Gemlik'te de aynı sorun yaşanabilir.”

Bu iki tür, orta derecede yakıcı özelliklere sahiptir. Ancak bu yakıcılık, insanların alerjik reaksiyonuna bağlı olarak değişir. Bazı kişilerde hafif ağrı, kaşıntı veya kabarcıklar oluşabilirken, bazıları da hiç tepki göstermeyebilir. Vatandaşlarımız dikkatli olmalı; kalabalık yerlerde denize girmemelidir. Temas halinde en yakın sağlık kuruluşuna başvurmak önemlidir.

Denizden çıktıktan sonra, temas eden bölgenin deniz suyu ile yıkanması gerekir. Denizanalarının yakıcı hücreleri, suyla ve kumla temizlenmelidir. Tatlı su kullanılmamalıdır. Sirke ve amonyak önerilse de tavsiye edilmiyor; her türün yakıcı özelliği farklıdır ve bu maddeler her tür için uygun olmayabilir.”

“SIKINTILI GÜNLER BİZİ BEKLİYOR”

25 yıldır denizlerde olan Gemlik Su Ürünleri Başkan Vekili Kadir Aksu, “Bu kadar çok denizanası ile karşılaşmadım. Yerel balıkçılar av yapamıyor. Büyük tekneler av yasağının kalkmasıyla çalışmaya başladı; ancak ağ atmakta zorlandılar. Balık azlığının fiyatları etkileyeceğini belirtti.

Denizanasının çok olması, attığınız ağları kaldırmayı imkansız kılıyor; ağlar yırtılabiliyor. Bu maddi yükü artırıyor. Ayrıca, mor denizanaları aşırı salya yaydığı için gözle temas tehlikeli. Vücut yanıkları nedeniyle hastanelik olma durumu söz konusu. 6 ay süren müsilaj sorunundan sonra denizanası problemi başladı. Eylül, Ekim ve Kasım aylarının lüfer ve palamut için en verimli dönemleri olması bekleniyor; fakat bu durum böyle devam ederse balıkçılık oldukça zorlaşacak.

“BALIK AZALDIKÇA FİYAT ARTACAK”

Balıkçılık sezonunun açılmasıyla birlikte, büyük teknelerin tuttuğu balık miktarı oldukça az. Müsilaj ve denizanaları nedeniyle bu sene balıkların azalması kaçınılmaz oldu. Bu durum, otomatik olarak fiyatların yükselmesine neden olacak. Geçen yıl lüferin kilosu 1500 lira, palamutun çifti ise 800 lira civarındaydı. Marmara Denizi’nde hamsi ve istavritin varlığı önemli; ancak müsilaj, bu balıklara ciddi zarar veriyor. Hamsi avlamak için denize çıkan tekneler bile hamsi tutmakta zorluk çekiyor. Balık azaldıkça fiyatlar yükselecek ve sofralarımız bundan etkilenecek. Şu an balıkhanede satılan bir hamsinin fiyatı yaklaşık 500 lira. Eğer denizanası olmasa, bolca balık çıkar, dolayısıyla hamsinin fiyatı düşer.”

reklam

YORUM YAP