

Milli menfaatler söz konusu olduğunda aynı yolda ilerlemenin önemine dikkat çeken Kurtulmuş, şu ifadeleri kullandı: “Bütün siyasi partilerin katılımıyla millet adına terörden arınma sürecine ve terör örgütünün silah bırakma sürecine yön vermek, ayrıca bu süreçte karşılaşılabilecek siyasi ve hukuki düzenlemeleri gerçekleştirmek amacıyla bir Terörsüz Türkiye Komisyonu kurduk. İnşallah en kısa zamanda, Ağustos ayının başında bu çalışmalara başlayacağız. Süreç kısa olacaktır. Türkiye’nin gündemini uzun tartışmalarla meşgul edecek bir mesele değil.”
TEKLİFLER TBMM GÜNDEMİNE GETİRİLECEK
Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tüm partilerin işbirliğiyle şekillenecek bu komisyon, Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin yükseltilmesi açısından da farklı fikirlerin müzakere edileceği, çeşitli düşüncelerin karşılıklı olarak dile getirileceği, ama nihayetinde milletin ve ülkenin menfaatine olacak kararların alınacağı bir çalışma düzeni sağlayacaktır. Sürecin uzun olmayacağını ümit ediyoruz. Bu komisyon, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirerek tekliflerini Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gündemine taşıyacak ve Türkiye, bu süreçte Allah’ın izniyle terörün geride bırakıldığı, özellikle de bölgedeki ülkelerin giderek daha fazla terör girdabına çekildiği bir dönemde terörü geride bırakmış bir ülke olacaktır. Bunun için hep birlikte çaba göstereceğiz. Milletçe destek olacağız, milletçe omuz vereceğiz.”
86 MİLYONUN SAHİPLENMESİ GEREKİYOR
Kurtulmuş, “50 yıl az bir süre değil. Eğer bu topraklarda, insanların arasına emperyalistlerin vekalet örgütleri olarak kullandığı terör şebekeleri başarılı olsaydı, Türkiye çoktan bölünmüştü” diyerek şöyle devam etti:
“Ancak bu ülkenin Türk’ü, Kürt’ü, Alevi’si, Sünni’si birbirinden ayrılmadı, kimsenin gücü bunu başaramadı ve başaramayacaktır da. Tarihimiz, kültürümüz, geçmişimiz, medeniyetimiz, düğünlerimiz, halaylarımız, taziyelerimiz, geleneklerimiz bir bütün. Neredeyse iç içe geçmiş olan 86 milyon vatandaşımızı kim hangi güçle birbirinden ayırabilir? Son söz olarak ifade ediyorum. Bu süreç herhangi bir partinin tek başına yöneteceği bir süreç değildir. Bu bir siyasi mücadele de değildir. Bu, bir kişinin ya da bir grup insanın değil, 86 milyonun ortak bir şekilde sahiplenmesi ve yürütmesi gereken bir varoluş mücadelesidir.”