reklam
reklam
DOLAR40,6784% 0.07
EURO47,1455% -0.04
STERLIN54,1712% 0.24
FRANG50,3882% -0.4
ALTIN4.413,79% 0,42
BITCOIN114.451,990.455
reklam

Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer'den 'kuraklık göçü' uyarısı

Yayınlanma Tarihi : Google News
Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer'den 'kuraklık göçü' uyarısı
reklam

NKÜ Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, aşırı sıcaklar ve yetersiz yağışların etkisiyle Türkiye genelinde 2023 yılı itibarıyla başlayan kuraklık sürecini değerlendirdi. Son olarak Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan '2023 ve 2025 Yılları Arasında Dünya Çapında Kuraklık Sıcak Noktaları' raporuna dikkat çeken Tecer, raporda Türkiye genelinde uzun dönemde yağışların yüzde 6 azaldığının belirtildiğini ifade etti.

'PİRİNÇ EKİMİ YAPILAMADI'

Tecer, bu yılki kuraklığın 2023 ve 2024 yıllarında azalan yağışlarla başladığını dile getirerek, “Geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi kapsamında bir rapor yayımlandı. '2023 ve 2025 Yılları Arasında Dünya Çapında Kuraklık Sıcak Noktaları' başlıklı raporda, tüm dünyada kuraklığın bu yıl önemli bir sorun olduğu vurgulandı. Türkiye bölümünde ise, ülkemizin tarım arazilerinin yüzde 88'inin kuraklık ve çölleşme riski altında olduğu ifade ediliyor. Bu yıl yaşanan kuraklık, yıllar içindeki yağış azalmalarıyla daha da dramatik bir hal almıştır. Tarımsal ürünlerdeki azalmaları görüyoruz; özellikle bazı bölgelere pirinç ekimi yapılamadı. Çeltik ekimindeki alternatif girişimler başarısız sonuçlar verdi ve ayçiçeği tarlalarından ürün alamadık. Gerçekten de kuraklık, insanlığın karşılaştığı en dramatik ve yıkıcı olaylardan biridir” şeklinde konuştu.

TÜRKİYE'DE YAĞIŞLAR UZUN DÖNEMDE YÜZDE 6 AZALDI

Prof. Dr. Tecer, “2023 yılının Temmuz ayında dünya, en sıcak gününü yaşadı. Aynı zamanda Türkiye'de uzun dönemde yağışların yüzde 6 azaldığı kaydedilmiştir. Ancak bölgeler arasında farklılıklar söz konusu. Marmara Bölgesi'nde geçtiğimiz yıl yağışların yüzde 25 oranında azaldığı belirtiliyor. Raporda, 'Trakya ve Edirne ilinde ise yüzde 40'lara varan yağış azalmaları yaşandı' deniliyor. Bu durum, söz konusu bölgelerde kuraklığın ilerleyen yıllarda çok daha dramatik sonuçlar doğuracağı anlamına geliyor. Bu durumu bölgedeki çiftçilerimizin yaşadığı tecrübelerle de pekiştirmek mümkün” dedi.

'TÜM SEKTÖRLERDE ZİNCİR TEDBİRLER GEREKLİ'

Prof. Dr. Tecer, ülke genelinde suların yüzde 75'inin tarımsal sulamada kullanıldığına dikkat çekerek, “Tarım teknolojilerimizin yenilenmesi gerekiyor; daha verimli sulama sistemlerini hayata geçirmeli ve yağmurlama, damlama sulama yöntemlerini yaygınlaştırmalıyız. Ayrıca, etkin su yönetimi sağlanmalıdır. Bu, kamu kurumlarıyla birlikte suyla ilgili tüm sektörlerin alması gereken büyük tedbirleri gerektiriyor. Bireysel olarak da bu kuraklığın etkilerini yaşayacağımız için etkili yöntemler ve yaşam tarzları benimsememiz şart. Su tasarrufunu hayatımızın her alanında uygulamalıyız. Ayrıca, kuraklık ve su kıtlığının sonuçlarını çocuklarımıza öğretmeliyiz. Herkesin bu konuda bilinçlendirilmesi gerekli” diye vurguladı.

'KURAKLIĞIN ETKİLERİ SADECE TARIMSAL ÜRETİM ÜZERİNDE OLMAYACAK'

Tecer, “Etkin bir su yönetimi sağlanmadığı sürece, su kaynakları üzerindeki baskı devam ederse, toprak kuraklıktan hidrolik kuraklığa geçiş yapacak. Bu da sosyal ve ekonomik olarak toplumsal yapımızı etkileyen sonuçları beraberinde getirecek. 'Kuraklık göçleri' gibi kavramlarla bu durumu ülkemizde yaşayacağız. İnsanlar, azalan su kaynakları için kendi sularını kontrol altına alma mücadelesi verirken toplumsal barış zedelenebilir. Kuraklığın etkileri yalnızca tarımsal üretimle sınırlı kalmayacak. Hidrolik kuraklık oluştuğunda alt ve yüzey sulardaki azalma, endüstriyel üretimi de olumsuz etkileyecek; bu da istihdam kayıplarına yol açacaktır. Sonuç olarak kuraklık hemen çözümlenebilecek bir konu değil. Tedbirlerin alınması ve kuraklıkla ilgili farkındalığın artırıldığı bir yaşam tarzına geçilmelidir” dedi.

'SANAYİCİNİN SUYU DEŞARJ ETME LÜKSÜ YOK'

Tekirdağ ve çevresindeki sanayi bölgelerinde su yönetiminin önemini vurgulayan Tecer, “Sanayicilerin bu bölgenin doğal kaynaklarını kullanarak üretim yapmaları, ekonomiye büyük katkı sağlıyor. Ancak su kaynaklarının üstündeki baskıların ve kıtlığın her zaman göz önünde bulundurulması gerekiyor. Sanayicinin de suyu arıtmadan deşarj etme lüksü yok. Kullanılan suların geri kazanılarak tekrar sistemde kullanılabilmesi gerekiyor. Yağmur hasadı konusunda özel çalışmalar yapılmalıdır. Yağmur sularının toplanarak belirli arıtma aşamalarından geçirilip sulama veya proses suyu olarak değerlendirilmesi son derece önemlidir” ifadelerini kullandı.

reklam

YORUM YAP