

ROMALILAR DA MI TOPRAK İSTESİN!
Prof. Dr. İlber Ortaylı: “İstenilen hiçbir kitabe verilmez, kimse de kimseye böyle bir şey vermez. Anlaşılan bazıları istediklerini almaya alışmış. Bu cüretkarlık, geçmişte Alman İmparatoru Kayser Wilhelm gibi düşünenlerin sayfamızı açmış olduğu bir hikaye. O kitap, neyin ispatı olarak kullanılacak? Romalılar da kalkıp ‘İki bin yıl önce buralar benimdi’ diyerek her yeri istemeye başlayacak. Antik eserler mevcut, biz de ‘Burası Osmanlı mülküydü, işte burada kitabesi’ diyerek her yeri toparlayalım o zaman. Bunların ne hukuki ne de tarihi bir meşruiyeti var. Zaten konuşan kişi cahil; Avrupalı da değil, sıradan bir Amerikan Yahudisi. Eğitildiği alan dışında bildiği aşikâr olan birisi. Türkiye, kendisinden çalınanları yıllardır organize bir şekilde topluyor. Kendindekileri ise asla vermez.”
İSRAİL’E TARİH KURGULUYORLAR
Prof. Dr. İsmail Taşpınar (Dinler Tarihçisi): “Arkeolojik bulguları kutsal metinlerle ilişkilendirme çabası, İsrail’e bir tarih yaratma çabasıdır. Bu yaklaşım, teopolitik tavırları için bir zemin oluşturmaktadır. Osmanlı döneminden itibaren Batılı arkeologların ‘Kitabı Mukaddes Arkeolojisi’ adlı bir çalışma yürüttüğü ve arkeolojik bulguların hemen kutsal metinlere bağlandığı bilinmektedir. Paleografi uzmanları ise bu kitabenin ne zaman yazıldığını, ne amaçla ve kim tarafından yerleştirildiğinin belirsiz olduğunu açıklamaktadır. 2700 yıl öncesine ait olduğu iddiaları da oldukça tartışmalıdır. Bu tür iddialara dikkatle yaklaşılmalıdır.”
İLELEBET ONLARIN OLDUĞUNU GÖSTERMEZ
Prof. Dr. Enver Bozkurt (Uluslararası Hukukçu): “Kudüs’ten birçok medeniyet geçmiştir. Her medeniyetin kendi izleri mevcuttur. Bir milletin bir bölgede belirli bir dönemde var olması, hukuken oranın onlara ait olduğunu göstermez. Bu durum dini inanç veya itikadi mesele olabilir, ancak bu başka kimseyi bağlamaz. Bu kitabe, İsrail’in iddialarına hukuki bir meşruiyet sağlamaz.”
NUH’UN GEMİSİNE BENZER BİR ARGÜMAN
Tahsin Burcuoğlu (Emekli Büyükelçi): “Kesinlikle tanımlanabilir bir kitabe değil. Böyle bir iddia ciddiye alınamaz. Geçerliliği yok. Zaten Filistinlileri yok ederek bu meseleyi çözmeye çalışıyorlar. Bu, Nuh’un Gemisi’ne benzer bir argüman. Sadece bir propaganda aracı. Bu argüman kullanılmaya devam edilecektir; ancak uluslararası hukuk çerçevesinde ciddiye alınacak bir durum olacağını sanmıyorum. Fakat İsrail, çeşitli algılar oluşturmak için bunu kullanmakta oldukça maharetli.”
O YAZITI BENDEN DE İSTEDİLER
Yahya Coşkun (Eski Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı): “O dönemde İsrailli yetkililer, aynı taşı bizzat benden de istemişlerdi. Ben de yazıtın İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne kayıt belgesini gösterdim. Kayıt tarihi 1883. Osmanlı toprağı olan Kudüs’ten Osmanlı başkentine gelmiş ve henüz İsrail devleti kurulmadan müzemize kaydedilmiş bir yazıtı ne hakla talep edilebilir? O yazıt hâlâ bizde ve ebediyen müzemizde korunacak.”
O ZAMAN KUDÜS OSMANLI TOPRAĞIYDI
Nezih Başgelen (Arkeolog): “1880 yılında Kudüs’te, 16 yaşında meraklı bir genç tarafından, Ayn-ı Silvan kaynağının suyunu şehre aktaran antik kaya tünelinin içinde yazılmış Siloe/Siloam/Ayn-ı Silvan kitabesi bulunmuştur. Bu tarihi tünelin yapımıyla ilgili altı satırlık kısa bir eserdir. Bu yazıt güvenle sergilenmesi için İstanbul’a Müze-i Hümayun’a getirtilmiştir. Siloam yazıtı şu anda İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunmaktadır. Bildiğiniz gibi Kudüs, Kanuni döneminden itibaren 1917’ye kadar Osmanlı Devleti’nin bir parçasıdır.”
KARŞILIĞINDA İKİ FİL TEKLİF ETMİŞLERDİ
2017’de dönemin İsrail Kültür Bakanı Miri Regev, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’e yazıt karşılığında Gaziantep’teki hayvanat bahçesine iki fil bağışlamayı teklif etti.
TABLETİN ÖNEMİ NE
Siloam Yazıtı, M.Ö. 8. yüzyılda Kudüs’te Kral Hizkiya döneminde açılan su tünelinin tamamlanışını anlatmaktadır. Yazıt, İbranice’nin antik alfabesiyle kazınmış altı satırlık kısa bir metinden oluşuyor. Tüneli iki uçtan kazan işçilerin birbirlerini duyup baltalarla karşılıklı ilerledikleri ve sonunda buluşarak havuza suyu akıttıkları aktarılmaktadır. Bu yönüyle yazıt, dünyanın en eski İbranice belgelerinden biri olmasının yanı sıra Tevrat’ta yer alan bir anlatıyı arkeolojik olarak doğrulamaktadır. İsrail açısından orijinal yazıtın Kudüs’te sergilenmesi ulusal gurur meselesi, ancak günümüzde yazıtın kopyası Kudüs’te, aslı ise İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunmaktadır.
BİTMEYEN ARZU: SİLOAM YAZITI
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Kudüs’teki bir konuşmasında, Türkiye ile ilişkilerin en yoğun olduğu 1998 yılından dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz ile ilgili dikkat çeken bir anekdot aktardı.
7 Eylül 1998’de dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz, Ortadoğu turunun ikinci ayağı olarak Ürdün’ün ardından İsrail’e gitmişti. Türk basını, ziyareti haberleştirdi. Ancak Netanyahu’nun Yılmaz’la aralarında geçtiğini iddia ettiği diyalog, bu haberlere yansımadı.
“MESUT YILMAZ’DAN İSTEDİM”
Netanyahu, Yılmaz’la akşam yemeği sonrası kahve içerken kendisine dönüp “Size bir ricam olacak” dediğini aktardı. Konu, Osmanlı döneminde Kudüs’te 1880’de bulunup İstanbul’a götürülen Siloam Yazıtı’ydı. Netanyahu, “Bizde binlerce Osmanlı eseri var, istediğinizi seçin, yazıtla değiş tokuş yapalım” dedi. Yılmaz’ın yanıtı kesin: “Hayır, üzgünüm, bunu yapamam.” Netanyahu, “Peki müzelerimizdeki tüm Osmanlı eserlerini alın” demesi üzerine yine bir red yanıtı aldığını anlattı.
“O halde fiyatını siz koyun” dediğinde ise Yılmaz’ın “Başbakan Netanyahu, bunun bir fiyatı yok” sözleriyle kapıyı kapattığını belirtti. Netanyahu, Yılmaz’ın gerekçesini şöyle iddia etti: “Bana, ‘O dönemde İstanbul’un belediye başkanı olan birinin başını çektiği büyüyen bir taban var. İsmini biliyorsunuz. Türk halkının bu kesiminden, Kudüs’ün 2 bin 700 yıl önce Yahudi kenti olduğunu gösteren bir tableti İsrail’e vermemize tepki gelir’ dedi.” Burada ima edilen isim, 1994-1998 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dır.
Netanyahu’nun Başbakan Yılmaz’la ilgili bu anısı aslında yeni değil. 19 Ekim 2016’da Kudüs’te İsrail Eski Eserler İdaresi’nin yeni merkezinin açılışında da dile getirilmişti. Siloam Yazıtı, geçen yıllarda defalarca İsrail basınında gündeme geldi. 2004 yılında Kudüs Belediye Başkanı Uri Lupolianski, Türkiye’den yazıtın iadesini talep etmiş, mümkün değilse en azından geçici bir süre Kudüs’te sergilenmesini rica etmiştir. Buna karşılık Birinci Dünya Savaşı’nda Filistin cephesinde hayatını kaybeden Türk askerlerinin anısına Kudüs’te bir anıt yapmayı önermiştir. Ancak bu girişim sonuçsuz kalmıştır.
PERES DE GÜL’DEN İSTEDİ
2007 yılında bu kez İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, Çankaya Köşkü’nde dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den yazıtı, İsrail’in kuruluşunun 60. yılı vesilesiyle geçici olarak istemiştir. Gül, uluslararası kurallar çerçevesinde kısa süreliğine gönderilebileceğini belirtmiş, ancak kısa süre sonra patlak veren Gazze krizi nedeniyle süreç askıya alınmıştır. En son 2022’de yazıtın İsrail’e verileceği iddiaları ortaya atılmıştır. Ancak Ankara’daki diplomatik kaynaklar bu iddiaları yalanlayarak, eserin Osmanlı döneminde yasal olarak İstanbul’a kazandırıldığını ve bugün de Türkiye’nin korumasında olduğunu vurgulamıştır.