

Olay, 27 Şubat 2020 tarihinde Elbistan Devlet Hastanesi’nde gerçekleşti. Hastaneye sağlık sorunları nedeniyle yatırılan Gülseren Alkaya, hayatını kaybetti. Aileye, ölüm nedeninin kalp krizi olduğu bilgisi verildi ancak hastane içerisinden yapılan bir ihbar, “Kadına yanlış kan verildi, bu nedenle öldü. Olay örtbas ediliyor” şeklindeydi. Bu ihbar üzerine başlatılan soruşturmada, Gülseren Alkaya'ya hemşire Abdullah Ö. (38) tarafından A Rh (+) kan verildiği ve bunun ölümüne sebep olduğu tespit edildi.
Bunun sonucunda, Abdullah Ö. hakkında Elbistan 4’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nde ‘Taksirle ölüme neden olma’ suçlamasıyla 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Mahkeme, Abdullah Ö.'ye 3 yıl 4 ay hapis ve 1 yıl 3 ay meslekten men cezası verdi. Hemşire, bu karara itiraz etti. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16’ncı Ceza Dairesi, itirazı reddederek yerel mahkemenin kararını onayladı ve meslekten men cezasını 1 yıl 8 aya çıkardı.
Bilirkişi, Kadının Kalan Ömrünü 12 Yıl 8 Ay Olarak Hesapladı
Gülseren Alkaya'nın 6 çocuğu, olayda idarenin de kusuru olduğunu iddia ederek Kahramanmaraş 1’inci İdare Mahkemesi’nde maddi ve manevi tazminat davası açtı. Mahkeme, dosyayı bilirkişiye göndermeye karar verdi. Bilirkişi, 2010 Yaşam Tablosu’na dayanarak Gülseren Alkaya'nın muhtemel yaşam süresinin 79 yıl 9 ay olduğunu, 67 yaşında vefat etmiş olması nedeniyle kalan ömrünün 12 yıl 8 ay olduğunu belirtti. Raporun hukuki değerlendirme kısmında, Gülseren Alkaya’nın yaşı ve sosyoekonomik durumu, tazminat talep edenlerin durumu göz önünde bulundurularak her bir davacı için hesaplanan maddi tazminatın 0 TL olduğu ifade edildi.
'Manevi Tazminat, Zenginleşmeye Yol Açmayacak Miktarda Saptanmalıdır'
Bu rapor doğrultusunda mahkeme, davacıların maddi tazminat taleplerini reddederek her bir davacı için 40 bin lira olmak üzere Sağlık Bakanlığı’nın toplam 240 bin lira manevi tazminat ödemesine hükmetti. Mahkemenin kararı şu şekilde gerekçelendirildi:
“Manevi tazminat, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamayı amaçlamaz, manevi bir tatmin aracıdır. Diğer giderim yollarının yetersiz kalması, manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini gerektirir. Olayın gelişimi itibarıyla yaşanan manevi zarara karşılık takdir edilecek miktar zenginleşmeye yol açmayacak olsa da, idarenin olaydaki kusurunun ağırlığına göre saptanmalıdır. Tazminat, yalnızca maddi kayıplarla sınırlı değildir; aynı zamanda yaşanan olumsuzlukların getirdiği manevi zararların da göz önünde bulundurulması yasal yükümlülüklerdendir. Bu sebep nedeniyle, davacılar Gülseren Alkaya'nın vefatı dolayısıyla yaşadığı duygu kayıplarına karşılık manevi tazminat talep edebilmektedir ve bu nedenle her birine 40 bin lira manevi tazminat ödenmelidir.”
'Annemin Canı 240 Bin Liraymış'
Kararı değerlendiren Gülseren Alkaya’nın oğlu Mehmet Akif Alkaya, annesini grip nedeniyle hastaneye götürdüğünü, taburcu edilmesini beklerken cenazesini aldığını belirtti. İlk aşamada annesinin ölümünün üzerinin örtülmeye çalışıldığını belirten Alkaya, şunları ifade etti:
“Annem grip olmuştu, Elbistan Devlet Hastanesi’ne götürdüm. Aynı zamanda şeker hastasıydı ve 3 gün hastanede yattı. 3’üncü günün sabahında taburcu olma ihtimali olduğunu ancak bir ünite kan verilmesi gerektiğini söylediler. Öğleden sonra kan vereceğiz, ondan sonra götürebilirsin dediler. Ancak öğleden sonra hastanede annemin kalp krizinden öldüğünü söylediler. Bu durumu öğrendiğimde yıkıldım. Annem morga kaldırıldı, ben de defin işlemleri için köye döndüm. Sonrasında hastane müdürü beni arayarak anneme otopsi yapılacağını bildirdi. O süreçte savcı ile görüştüm ve otopsinin yapıldığını öğrendim. Hastanede çalışan bir başka kişi, emniyeti arayarak Gülseren Alkaya'ya yanlış kan verildiğini, bu durumun ölümüne yol açtığını bildirdi. Soruşturma sonucunda hemşireye 3 yıl 4 ay hapis cezası verildi. Sağlık Bakanlığı’na dava açtık. Ancak mahkeme, tazminat olarak yalnızca 240 bin liraya hükmetti. Yani annemin canının değeri 240 bin liraymış.”



