reklam
reklam
DOLAR41,4171% 0.21
EURO48,7056% -0.32
STERLIN55,8914% -0.51
FRANG52,0517% -0.23
ALTIN4.903,41% 1,35
BITCOIN115.541,88-1.271
reklam

Yıllar Sonra Gelen Olumlu Gelişme: Ozon Tabakasında Önemli İyileşme! Bu, Hayatımızı Nasıl Etkileyecek?

Yayınlanma Tarihi : Google News
Yıllar Sonra Gelen Olumlu Gelişme: Ozon Tabakasında Önemli İyileşme! Bu, Hayatımızı Nasıl Etkileyecek?
reklam

Bir zamanlar çevre felaketlerinden biri olarak korkutucu bir şekilde anlatılan Ozon tabakasındaki dev delikler! Lise yıllarımıza dönüp baktığımızda, güneşin zararlı etkileri ve spreylerden kaynaklanan hasar sıkça tartıştığımız konulardandı. Güneşe çıkmamamız gereken öğle saatlerinde depolarımızdan suyıza spreyleri çıkartmamamız konusunda sıkı hatırlatmalar alıyorduk; hepsi felaket senaryosu gibi görünüyordu.

Şimdi ise bilim insanları, yıllar süren global çabaların olumlu sonuçlar doğurmaya başladığını belirtmekte. Peki, bu gerçekten de mutluluk verici bir son mu? Yoksa bu veriler sadece geçici bir rahatlama mı sunuyor?

Yeni bilimsel raporlar, umutlu ama temkinli olmayı öneriyor. Ozon tabakası eski sağlığına mı kavuşuyor yoksa yeniden risk altında mı? Cevaplar gökyüzünde gizli, ama gözden kaçan önemli noktalar da mevcut.


1990’lar ve 2000’lerin başında 'Parfüm kullanmak ozon tabakasına zarar veriyor', 'Ozon tabakasını tehdit eden ürünler…' gibi dikkat çekici başlıklar haberlerde yer bulmuştu.

OZON TABAKASI NE YAPAR?

Öncelikle bu soruyu yanıtlayarak başlayalım. Ozon tabakası, atmosferin stratosfer kısmında, yerden yaklaşık 11 ila 40 kilometre yükseklikte bulunuyor. Görevi, güneşten gelen ultraviyole-B (UV-B) radyasyonunu süzerek cilt kanseri, katarakt, bağışıklık sistemi baskısı ve ekosistem zararları gibi ciddi sorunların önüne geçmek.

Daha önce İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi’nden Prof. Dr. Doğanay Tolunay ile bu konuyu ele almıştık. Tolunay’ın verdiği bilgiler hâlâ aklımda: Dünya Sağlık Örgütü'nün tahminlerine göre, ozon seviyelerindeki yalnızca yüzde 10’luk bir incelme bile dünya çapında 300 bin ek cilt kanseri vakasına yol açabilir. Bu oldukça çarpıcı bir uyarıdır.

Uzman, 1990’dan 2010’a kadar ozon tabakasındaki incelmenin günlük hayatımız üzerindeki etkilerini şöyle hatırlatmıştı:

“O dönemler, saat 11.00-16.00 arasında güneşin altında durmamaya, 30-50 faktörlü güneş kremleri kullanmaya, güneş gözlüklerimizi takmadan dışarı çıkmamaya dair öneriler sıklıkla dile getiriliyordu. Gerçekten de bu önerilere uyulması gerekiyordu, çünkü ozon tabakasında ciddi bir incelme söz konusu. Hatta deodorantlar üzerinden ozondaki incelmelere çok dikkat çekilmişti ve insanlar da bu konuda oldukça duyarlıydı.”

MONTREAL PROTOKOLÜ YENİ BİR DÖNEM AÇTI

Bilim insanları, ozon tabakasındaki büyüyen deliğin varlığını tespit edeli 30 yılı aşkın bir süre geçti. Bu zaman içinde pek çok araştırma yapıldı, birçok zararlı kimyasal piyasadan kaldırıldı ve uluslararası anlaşmalar imzalandı. Montreal Protokolü bunlardan biri…

1970’lerde bilim insanları, kloroflorokarbonlar (CFC’ler) gibi insan yapımı maddelerin ozon tabakasına zarar verdiğini keşfettiler. Bu maddeler; soğutucular, klima sistemleri, yangın söndürme köpükleri ve aerosol spreylerde yaygın olarak kullanılıyordu. 1987 yılında imzalanan Montreal Protokolü, ozon tabakasını tehdit eden kimyasalların yüzde 99’dan fazlasının kullanımını azaltmayı hedefledi. Bu adım, ozon açığı döneminden bu yana en etkili uluslararası çevresel başarı hikayesi olarak kabul ediliyor.

Eylül 1987’de Ozon tabakasını tahrip eden maddelere dair Montreal Protokolü kabul edildi. Ardından, bu protokole yönelik anlaşmalar 1990’da (Londra), 1992’de (Kopenhag), 1995’de (Viyana), 1997’de (Montreal), 1999’da (Pekin) ve 2007’de (Montreal) tekrar düzenlendi. Türkiye ise bu protokole 19 Aralık 1991 tarihinde katıldı ve tüm değişikliklere onay verdi.

BİLİMSEL BULGULAR NE DİYOR? 2024 VERİLERİ UMUT VERİYOR

En son çalışmalar, bu 'koruyucu kalkanın' iyileşmekte olduğunu gösteriyor. Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), 2024 yılı itibarıyla stratosferik ozon örtüsünün daha sağlıklı bir seviyeye ulaşacağını belirtiyor.

Ayrıca, Antarktika üzerinde her bahar meydana gelen ozon deliği, 1990-2020 ortalamasının oldukça altında seyretti. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de dediği gibi: “Ozon tabakası iyileşiyor. Bu başarı, ulusların bilimin uyarılarını dikkate aldığında ilerlemenin mümkün olduğunu hatırlatıyor.”

2024 yılı için kaydedilen veriler, umut verici bir tablo sunmakta. Geçtiğimiz yıl 29 Eylül’de ölçülen maksimum ozon kütlesi açığı 46,1 milyon ton olarak tespit edildi. WMO raporunda, ozon kaybının “ortalamanın altında seyrettiği” belirtiliyor ve bu yürütme kasım ayı ortasına kadar devam etti.

Raporda aynı zamanda geçen yıla ait eylül ayındaki geç başlayan ozon tabakası incelmesinin ardından, maksimum açığa ulaşıldıktan sonra gözlemlenen hızlı bir toparlanma süreci olduğu da ifade ediliyor. Her ne kadar iyileşme sinyalleri güçlü olsa da bazı risk faktörleri hâlâ mevcut…

RİSK FAKTÖRLERİ NELER?

Küresel ısınma: Atmosferdeki sıcaklık düzenini değiştirerek özellikle Antarktika üzerinde stratosferik bulutların oluşumunu etkileyebiliyor. Bu bulutlar, ozon kaybını artırabilir.

Alt enlemler: 60° Kuzey ile 60° Güney enlemleri arasında kalan bölgelerde, beklenen iyileşmenin meydana gelmediği gözlemlenmektedir. Özellikle tropikal bölgelerden daha fazla ozon taşıyan ve klor/brom içeren kimyasalların alt stratosferde olumsuz etkiler yaratması bu duruma yönlendirilen faktörler arasında.

Yeni alternatif maddelerin etkileri: Kullanımdan kaldırılan kimyasalların yerini alan alternatif maddeler de bazen istenmeyen sonuçlara yol açabiliyor.

NE ZAMAN TAM OLARAK İYİLEŞME SAĞLANABİLİR?

Eğer bu ilerleme mevcut hızla devam ederse, ozon tabakasının 1980’lerdeki değerlere, yani ozon deliği oluşmadan önceki duruma dönebilir. Uzmanlar, bölgeler bazında tam iyileşmeyi şu şekilde öngörüyor:

Arktika’da 2045
Dünyanın geri kalanında 2040
Antarktika civarında 2066

Bu zaman çizelgesi, Montreal Protokolü’nün kabulü ile başlayan önlemlerin gerçekten işe yaradığını göstermekte.


Prof. Dr. Doğanay Tolunay

BU ÖNGÖRÜLERİ NASIL YORUMLAMALIYIZ?

Bununla birlikte akla gelen en önemli soru: Her şey istenildiği gibi giderse bu durum günlük hayatımıza nasıl olumlu katkılarda bulunacak? Bu soruya Prof. Dr. Doğanay Tolunay’ın cevabı:

“Ozon tabakasındaki incelme durursa ve eski haline dönerse, bu, ‘istekli olunca başarılabilir’ örneğidir. Yapılan araştırmalar, 2060 yılına kadar ozon tabakasında iyileşmelerin tam anlamıyla gerçekleşeceğini gösteriyor. Ozon tabakasının eski sağlığına kavuşmasıyla da, ultraviyole ışınlarının sebep olduğu cilt kanseri vakalarında ciddi bir azalma olabilecektir. Özellikle ülkemizde güneşlenmenin yoğun olduğu Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde cilt kanseri vakalarının azalması beklenmektedir.”

NELER YAPILMALI? STRATEJİLER VE ÖNERİLER

İzleme ve denetimin sıkılaştırılması: Stratosferik ozon seviyeleri, ozon incelten maddeler ve alternatif kimyasalların atmosfere salınımı sürekli olarak izlenmeli. Dünya Meteoroloji Örgütü’nün Ozon ve Güneş UV Radyasyonu Bilimsel Danışma Grubu Başkanı Matt Tully de bu noktayı vurgulamakta:

“Stratosferik ozon ve ozon tabakasını incelten kimyasallar ile bunların yerine geçen alternatiflerin dikkatli ve sistematik bir biçimde izlenmesi hayati önem taşımaktadır.”

Uluslararası mevzuatların uygulanması ve güçlendirilmesi: Montreal Protokolü’nün şartları yerine getirilmeli; üye ülkelerin ozon incelten kimyasallar ile ilgili üretim, kullanım ve çıktılar konusunda şeffaf olmaları sağlanmalıdır.

Alternatif teknolojilerin desteklenmesi: Daha güvenli, ozon dostu alternatiflerin geliştirilmesi ve kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Sanayi, binalarda iklimlendirme sistemleri, aerosol endüstrileri ve kimya sektöründe ozon dostu çözümler öncelikli hâle getirilmelidir.

Kamuoyunun bilinçlendirilmesi: Cilt kanseri risklerinin azaltılmasına yönelik yollar, güneş ışığına maruz kalma saatleri, koruyucu kremler gibi pratik bilgiler toplumla paylaşılmalı. Özellikle Türkiye’de güneşin yoğun olduğu bölgelerde yaşayanların bu konuda farkındalık düzeyi yüksek tutulmalıdır.

Daily Mail’in ‘The ozone layer is healing! Hole over Antarctica is recovering – and could soon close for good, promising study reveals’ başlıklı haberinden yararlanılmıştır.

reklam

YORUM YAP